PAZAR günü National Geographic'de izledim... Adamlar gelip bizim Marmaray inşaatını görüntülemişler. Ama sadece kamerayı alıp, tüplerin içinde dolaşmamışlar. Muhteşem grafik canlandırmalarla, kentin tarihini adeta yeniden yazmışlar. İlk insanların Asya'dan Avrupa'ya göç ederken o zamanlar sadece bir nehirden ibaret olan İstanbul Boğazı'nı sığ yerlerden yürüyerek geçişini canlandırmışlar. Bölgenin fay hattı üzerinde bulunmasından yola çıkarak kentin tarihindeki depremleri, tsunamileri yine görsel efektlerle gözler önüne sermişler. Ayasofya ve Süleymaniye camilerinin yapım aşamasındaki "mimari dehayı" belgeselleştirmişler. (Sütunların altına konulan kurşun plakaların, sarsıntıyı emme özelliği varmış. İşte koca yapıların onca depreme direnmelerinin sebebi. İnsan bunu görünce 2010'da insanlarımızın kerpiç duvarlar altında kalmasına daha çok isyan ediyor.) Ve belgeselin yapımcıları, Yenikapı'daki tünel kazısı çalışmaları sırasında tesadüfen ortaya çıkartılan, dünyanın en eski liman kentinin kalıntılarını "Bugüne dek elde edilen en kıymetli tarihi buluntu" olarak değerlendirmişler. 4 bin yıllık tekne kalıntıları aslında Marmaray projesini geciktiriyor, biz İstanbulluların trafik çilesini uzatıyor. Ama belgeseli izleyince insan "Bu kadar sıkıntı çekmişiz, bir yıl fazladan çeksek, ne olur" diyor. Zira ortaya çıkan tarihi miras, gerçekten de paha biçilemeyecek kadar önemli. Belki kazı çalışmaları sırasında geçmiş, geleceği esir alıp, elimizi yavaşlatıyor ama bizlere nasıl bir zenginliğin üzerinde dolaştığımızı anlatıyor.