Bizim köşenin müdavimleri onu tanırlar. Adı Abir Zaki... Yakından Kumanda'nın fahri "Ortadoğu Temsilcisi" olarak çalışan, İstanbul'da doğmuş Ürdünlü bir gazeteci, yazar ve şair. Bölgeye kapsamlı yayın yapan, bu arada Türk dizilerini de yayınlayan MBC adlı yayın grubunda çalışıyor. Zaman zaman Ortadoğu gazetelerinden derlediği televizyon haberlerini bizlerle paylaşır, uzak diyarlardan bize haber ulaştırır. Abir Zaki, geçen hafta MBC.net'te okuduğu bir haberi göndermiş bu kez. Tunus'ta 12 yaşında bir çocuk, Tunus TV'de yayınlanan Türk dizisi "Acı Hayat" ı izledikten sonra intihar sahnesini taklit ederek, odasındaki perde şeridini boynuna dolayıp, kendini asmış. Habere göre bu ikinci vaka. Geçen yıl aynı olay bu kez Birleşik Arap Emirlikleri'nde meydana gelmiş. Yine küçük bir çocuk aynı dizinin aynı bölümünü heyecanla izledikten sonra kitaplarını paketlediği bir kemer ve odasındaki perdelerin yardımıyla kendini asıp, intihar etmiş. Abir Zaki, sadece haberi ulaştırmakla yetinmedi. Bu kez mesajına önemli bir yorum da ekledi. Aynen aktarıyorum: "Geçenlerde RTÜK'ün iki dizi hakkındaki (Unutulmaz - Aşk-ı Memnu )ceza olayını takip ettim. Okuduklarımla şoke oldum. RTÜK üyesi Hülya Alp'in dediklerine kesinlikle katılıyorum. Şöyle demişti Hülya Hanım: Bu tür durumlara, gerçek hayatta da rastlanmaktadır. Olumsuz örneklerin izleyenler tarafından model alınabileceği endişesi ise ancak; izleyenlerin çocuk olması, kahramanların mutlu yansıtılması ve toplumda bu tür çarpık ilişkilerin onaylanabileceği yönünde güçlü bir eğilim olması halinde haklı bulunabilir. Ama gelelim şiddete: Şiddet görüntüleri için neden hiç bir şey yapılmıyor? Hele kadınlara yönelik şiddet? (Bu arada sizi bugün Esra Ceyhan'ın programında izledim. Sizlere katılmamak mümkün değil, her ikinizi de tebrik ediyorum.) TV'deki herkesin belinde silah... Bu da bir nevi şiddet uygulaması değil mi? Sanki Türkiye'nin hastanelerine silahla mı girilir? (Pek çok dizide bu görüntülere rastlanıyor.) Sokaklarda insanlar böyle kolaylıkla mı birbirinden hesap sorarlar? İnsanlar o kadar dizilere bağımlı oldular ki... Arap ülkelerinde de aynı şekilde tutkudan da öte bir şey haline geldi. Buradakiler de dizide gördüklerini örnek alıyorlar. Buralarda sosyal hayatlar bile etkilendi. Misafirliğe gitmek için dizi saatlerine göre ayarlama yapıyorlar. Fazla uzatmak istemiyorum, vaktinizi yeterince aldım, ama bilmenizde bir fayda var diye size bunları aktardım..." Eline sağlık sevgili Abir Zaki... Konu çok önemli. Hani geçenlerde bir kampanya başlatıldı. Arap ülkelerine ithal edilen dizilerde yerli malı kullanılsın filan diye.. Ama televizyon sektöründeki ihracat kalemlerimiz arasında "şiddet"in varlığı, Abir Zaki'nin bu haberiyle ortaya çıkmış oldu. Sahi, bizim dizileri izleyen Araplar, Türkiye''nin eski Teksas gibi belinde silahla dolaşan insanların, her fırsatta birbirini aldatan eş ve sevgililerin, entrikasız, suiistimalsiz, şiddetsiz yaşayamayan vatandaşların ülkesi olduğu fikrine kapılacaklar. Zaten "dizi tiryakiliğini" adamlara fena halde bulaştırmışız. Fazlasını yapmayalım bari!..