Siz istediğiniz kadar ekran başında dört takla atın, kumandanızı jonklör gibi elinizde evirip, çevirin, "reklam kuşağı gezgini" olarak zap uzmanı kesilin, yine de reklamlardan kaçış yok!.. Reklam ajansları baktılar ki, televizyondaki kuşaklar izlenmiyor, seyirciyi "boş bulunduğu bir anda" yakalamak için sürek avına çıktılar. Yarışma izliyorsunuz. Bir anda sunucu farklı bir konudan bahsetmeye başlıyor. Siz alâka kurmaya çalışırken, "pat" diye ürünü ya da hizmeti tanıtıveriyor. Siz sağ köşedeki "tanıtıcı reklam" yazısını görüp, ayılana kadar iş işten geçmiş oluyor. Şov programı izliyorsunuz. Sunucu usul usul, stüdyoda oturup, programı izleyen "sıradan" görünümlü gençlerin yanına yaklaşıyor ve yine alâkasız bir soru soruyor. Muhabbetin orta yerinde anlıyorsunuz ki, bu da bir tanıtıcı reklam. Son olarak "Disko Kralı"nda bizim sempatik Özgür'ün rol aldığı "tanıtıcı prezervatif reklamı", programın özel bir bölümüymüş gibi yutturuldu. Ben ayılana kadar, reklam hissettirmeden gözüme ve zihnime sokuluverilmişti. Meğer 11 çeşit prezervatif arasında bizim memleket için özel olarak üretilen "Türk lokumu kokulu" olanı da varmış. Bakalım Özgür'ün "Hissetmeyeceğiniz kadar ince reklamları" sayesinde, "çifte kavrulmuş kaynana lokumu kıvamında" prezervatifler de görecek miyiz... Bu uygulamanın benzeri, uzun zamandır dizilerde de var. Delikanlı bir anda cebinden çıkardığı gofreti sevgilisine ikram ediyor ya da mafya dizisindeki adam durduk yerde sıralı gaz sisteminden söz ediyor. (Bu hafta Behlül'den, Bihter'i öpmeye hazırlanırken, "Hangi diş macununu kullanıyorsun?" diye sormasını bekliyorum...) Yani reklamcı, izleyiciyi nerede yakalarsa, orada öpüyor. O nedenle kaçmak için boşuna nefes tüketmeyin. Zevk almaya bakın!..