Uzun süredir Türkan Şoray'ı bu denli arzulu, heyecanlı, coşkulu görmemiştim. NTV'de yeni başladığı "Sinema Benim Aşkım" programının ardından uzun uzun sohbet etme olanağımız oldu. Belli ki Türkan Şoray, kendisine "Sultan" lakabının verilmesine vesile olan Türk Sineması'na duyduğu gönül borcunu ödemeyi kafasına koymuş. Şoray, programı için adeta mesleğe yeni başlamış bir muhabirin heyecanıyla çalışıyor. NTV'de ona bir çalışma odası ayrılmış. Röportajlara kendi gidiyor, programın senaryosunu, akışını kendi eliyle yazıyor, görsel malzemeleri kendi arşivinden temin ediyor, hatta montajına bile kendi giriyormuş. Şoray, "Daha hiçbir şey görmediniz" dedi. Sansür döneminden, seks filmleri furyası ile başlayan tıkanıklığa ve sinemamızın uluslararası festivallerde boy göstermeye başladığı günümüze kadar geniş bir perspektifte Türk Sineması'nın tüm kilometre taşlarını ve kırılma noktalarını bu programla ekrana taşımayı amaçlıyormuş. Sadece nostalji ile yetinmeyip, Nurgül Yeşilçay, Çağan Irmak gibi yeni dönemin sinema figürlerini ve hatta ışıkçıdan set işçisine kadar sinemaya emek vermiş herkesi stüdyosunda ağırlamayı hedefliyormuş. Belli ki Türkan Sultan'ın bu heyecanı ve dinamizmi sinema meraklılarını NTV ekranlarına odaklayacak. Sultan, ileride DVD olarak da piyasaya sürülmesini arzu ettiği bu programın, özellikle genç sinema öğrencileri için bir başvuru kaynağı olarak değerlendirilmesinden büyük keyif alacağını söyledi: "Bu proje çok uzun bir zamandır kafamdaydı. Önce kitap olarak hazırlamak istedim. NTV'nin teklifi gelince TV programı yapmaya karar verdim. Bu tecrübeleri, bu anıları paylaşmam çok önemliydi. Bakarsınız 5 yıl sonra ben de bu hayatta olmam. Keşke bu programı 2 yıl önce yapmış olsaydım diye düşünüyorum. O zaman Atıf Yılmaz'ı da ağırlama fırsatım olacaktı..." Sizi bilmem ama ben "televizyoncu" Türkan Şoray'ı da çok sevdim...