Antalya'dan gelir gelmez, ayağımın tozuyla Okan Bayülgen'in ilk "Medya Kralı" programına katıldım. Ağırlıklı olarak haftanın medya konularına yorumlar getirildi. Genel gidişat üzerinde duruldu. "Yeni şeyler" söyleyen az olunca, pek çok kez olduğu gibi yine havanda su dövüldü. Beni en çok etkileyen ise çoğunluğu üniversite öğrencilerinden oluşan izleyici gençlerin neredeyse hiç gazete ve köşe yazarı okumadığının ortaya çıkmasıydı. "Kendi çalıp, kendi oynayan" bir medyanın üyesi olmaktan rahatsız olup, öz eleştiri getirdim. Zira konukların neredeyse hepsi, gençleri suçlayan hatta zaman zaman aşağılayan haksız bir tavır girdabına kapılmışlardı. Ancak, medyanın kendi içinde giriştiği çıkar savaşları, kaynakların promosyon rekabeti için harcanması, halkın gündemi dururken, suni gündemlerin peşine düşülmesi, siyasetin dümen suyunda haber gemilerinin batırılması gibi "tarihi" hatalar, bunca genci gazete okumaktan uzaklaştırmış olamaz mıydı? "Bu halk zaten hiç bir şey okumuyor" düz mantığı ile sorumluluğu her seferinde vatandaşın kucağına bırakmak, gazetecilik mesleğinin asla kabul edemeyeceği bir "kolaycılık" değil miydi?