atv'nin "Unutulmaz" dizisindeki sahne müthişti... Fikret Hakan ve Deniz Gökçer birbirlerine sevgi ve saygı ile bağlı yaşlı bir çifti oynuyorlardı. Kadın, Alzheimer hastalığı nedeniyle sık sık hafızasını yitiriyor, kendini gençliğinde sanıyor, konuşmalarıyla kocasına zor anlar yaşatıyor, onu mahçup ediyordu. Bir gün eşine şöyle dedi: "Artık etrafıma da zarar veriyorum. Daha kötü olmadan beni hastaneye yatır, ne olur..." Kocası, kalbini işaret ederek konuştu: "Senin yerin burası... Seni buradan kimse söküp atamaz..." Yaşlı ve hasta kadın diretti: "Ama seni bile unutuyorum bazen..." Eşinin yanıtı çok anlamlıydı. Elini bu kez karısının kalbinin üzerine koyup, konuştu: "Sen unutsan da, burası unutmaz..." Bu sahneden bu denli etkilenmemin sebebi acaba diziyi annem ve babamla birlikte izlemem miydi? Zira onlar tam 57 yıldır (yazıyla; elli yedi yıl) aynı yastığa baş koyuyorlardı. Bu sahneyi ailece izlerken, annemin bir gün önce anlattığı öyküyü hatırladım. Nazmiye Demirel'in zor günleri... Yıllardır kocasının üzerine titreyen eski cumhurbaşkanı eşi artık hiç kimseyi tanıyamaz durumda. Süleyman Demirel çok önemli bir toplantının orta yerinde saatine bakıyor ve "Benim eve gitmem lazım. Nazmiye ile öğle yemeği yiyeceğim" diyor. Etrafındakiler şaşkın. İçlerinden biri, "Sayın cumhurbaşkanım, Nazmiye Hanım zaten kendini bilmiyor ki, gitmeseniz de olur" demeye getiriyor. Demirel dönüp, yanıt veriyor: "Ben biliyorum ya?" Bazı anlar var ki, gerçekten "Unutulmaz..."