Bu hafta sonu televizyon karşısında belgesel izlemek yerine, kendi belgeselimin kahramanı oldum. Antalya Denizköy sahillerinde dünyaca ünlü deniz kaplumbağaları Caretta Caretta'ların yumurtlama mevsimiydi. Öyle ki, konakladığım otelde kumsalın denize yakın 50 metrelik bölümüne şezlong konulması bile yasaktı. Hayvanları ürkütmemek için gece sahilde ışıklar söndürülüyor, müziğin sesi kısılıyor, yumurtlama bölgeleri çitlerle işaretlenerek, koruma altına alınıyordu. Sabah ilk işim Carettaların izini sürmek oldu. "Çakma Kaptan Cousto" hallerine bürünüp, 2 buçuk kilometrelik kumsalı taradım ve bulduğum 9 Caretta izini fotoğrafladım. Kumda tank paleti gibi bir iz bırakıyorlardı. Önce kumsala çıkıyor, yumurtalarını 40-50 santim derine bırakıyor, üzerini kapatıyor ve tekrar denize açılıyorlardı. Kaplumbağaların kumsalda iz olarak bıraktıkları bu ters "U" şeklindeki güzergâhları dakikalarca takip ettim. Düşünün, her yıl binlerce kilometre yol kat edip, sahillerimize geliyor, oraya yaşam tohumları ekiyor ve gidiyorlardı. Ardından yumurtalarını kıran paytak yürüyüşlü minik kaplumbağacıklar eğer yırtıcıları, kuşları, iri balıkları atlatabilirlerse, okyanusa açılıyor ve bir süre sonra yumurtlamaya hazırlanan yetişkinler olarak yine aynı sahile dönüyorlardı.. Eminim, sadece bu muhteşem doğa olayını takip etmek için bile Türkiye'ye gelecek turist grupları vardı. Buyurun size, işlenecek bir "petrol alanı" daha... "Acaba..." dedim içimden, "Manavgat'taki, Dalyan'daki turistik tesisler, sahillerine gece görüşlü kameralar yerleştirse, dev kaplumbağaların karaya çıkıp yumurtalarını bıraktıkları o anları kapalı devre yayınla misafirlerine izletse, ziyaretçi sayılarını katlamazlar mı?" Ne dersiniz turizmci dostlarım, düşünmeye değmez mi?