Gündemde yine fuzuli bir konu var. "İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, başı kesilerek öldürülen Münevver'in katilini bulmak için medyuma gitti mi, gitmedi mi?" İki önemli köşe yazarı "Gitti" diyor, İstanbul Emniyet Müdürlüğü iddiaları yalanlayıp, "Mahkemeye gideceğiz" diyor. Benim gibi boş vakitlerini belgesel kanallarını gezerek değerlendirenler hatırlayacaklardır. Bundan iki yıl önce hem Discovery Channel'da hem History Channel'da dünyadaki istihbarat teşkilatlarının "özel medyum birimi" kurdukları belgelendi. CIA, soğuk savaş döneminde iki medyumu kadrosuna dahil etmiş, "uzağı görme yeteneği olan" bu kişiler sayesinde SSCB tersanelerinde inşa edilen modern denizaltıların ve füze rampalarının yerlerini tespit etmişti. (Daha sonra uydu fotoğrafları ile bu kanıtlandı) FBI ve İngilizlerin ünlü polis teşkilatı Scotland Yard da bazı seri katillerin izlerini bulabilmek amacıyla medyumlardan, falcılardan yardım almıştı. Yani eğer İstanbul Emniyet Müdürlüğü katillerin yerlerinin bulunması için medyumlara baş vurmuşsa bunda ayıplanacak bir durum yok. Bu iddiaları "kuruma hakaret" olarak değerlendirmek de pek mantıklı değil. Amacım, medyumluğu yüceltmek, parlatmak değil tabii... Hele hele fedakâr polis teşkilatımızı acizmiş gibi göstermek aklımın ucundan bile geçmez. Ama CIA, FBI, Scotland Yard, MOSSAD gibi teşkilatlar eğer medyumlardan yardım almakta bir sakınca görmüyorlarsa, biz niye en küçük "olasılıkları" bile değerlendirmeyelim ki?