Bu yazıyı yazıp, yazmama konusunda çok tereddüt ettim. Zira, buradaki ayrıntıların "özendirici" olma tehlikesi vardı. Ama "sosyal farkındalık yaratma" kaygısı baskın geldi ve yazdım. Efendim, perşembe gecesi Kanaltürk'ün haber programı Neşter'i dehşet ve ibretle izledim. Türkiye'de yasak olmasına rağmen, memlekette bir "taşıyıcı annelik" sektörü oluşmuştu. Ekonomik kriz içindeki kadınlar, başkalarının yumurta ve spermleriyle yine başkalarına verilmek üzere 9 ay 10 gün boyunca karınlarında bir bebek taşımayı kabul ediyorlardı. Gizli kamera ile tespit edilen pazarlık görüntülerinden biri vardı ki, insanlık adına dehşete düşmeme neden oldu. Kadın 20 yıllık evliydi. Kocası deri işi yaparken batmıştı. Bir akşam çok sevdiği eşini ağlarken görünce, kararını vermiş, taşıyıcı annelik için internette "anneliğini" satışa çıkarmış, işin garibi, kocasını da bundan haberdar etmişti... Pazarlık yaptığı muhabir, "Peki 9 ay sonra çocuğu bana vermekten vazgeçersen ne olacak?" diye sorunca, şöyle yanıt verdi: "İstersen sana senet vereyim. Çocuğu alamazsan, tahsil edersin..." Kadının sözlerinden mi utanayım, onunla aynı kategoride "insan" sayılmaktan mı, yoksa insanları insanlıktan çıkaran ekonomik şartlara mı yanayım. Bilemedim...