ÇOCUKLARIN fiziksel ve ruhsal gelişimini olumsuz yönde etkileyecek zararlı yayınlara karşı yıllardır bu köşeden büyük bir mücadele veriyoruz. Eğitim düzeyi düşük bir ülkede sorumluluğu tamamen ebeveynlerin sırtına yüklemeden, "toplumsal kaygıyı" yapımcılara, yöneticilere, reklamverenlere de paylaştırmaya çalışıyoruz. Ama bizim dilimizde tüy biterken, önümüze dikilen "vurdumduymazlıklar" bizi bile umutsuzluğa sevk ediyor. Bu konudaki son örnek; yerli korku filmi Semum'un koca koca adamları bile yerinden zıplatan ürkütücü fragmanının neredeyse günün her saatinde ekranlarda yer almasıydı. Bu sayfanın hazırlandığı cuma günü, Yakından Kumanda'nın telefonları, dertli ana babaların feryatlarıyla kilitlendi. Kimi, akşam 21.00 sularında sıradan bir programı izlerken karşısında birdenbire Semum'un korkunç fragmanını bulan çocuğunun nasıl çığlık çığlığa bağırdığını ve bütün gece uyuyamadığını anlatıyordu, kimi ise bebeğinin dudağında çıkan uçuktan bahsediyordu. Hep, söylüyorum, söylemeye de devam edeceğim: RTÜK, önce vicdanlarda olacak. Bir televizyon yetkilisi, bu reklamı yayına sokmadan önce, "Yahu sabahın köründe bir çocuk bunu çizgi filmin arasında izlerse hali nice olur?" diye kaygı duyacak... Kurallara uymak için ille de "polis düdüğü" mü lâzım?