ADI Almanya'da "Doktor Ölüm"e çıkan Gunther von Hagen'in insan kadavralarını özel bir solüsyon yardımıyla mumyalayarak yaptığı sanat eserleri (!) kapış kapış gidiyormuş. İster bir cesedi tamamen alıp evinizin baş köşesine koyabiliyormuşsunuz, ister "doktor" tarafından özenle dilimlenen bir parçasını tablo gibi duvarınıza asıyormuşsunuz... Haber, benim gibi belgesel tutkunları dışındakileri şoke etmiş olabilir. Ama ben Hagen'in "icraatlarını" çokça izledim ve bu köşede okurlarıma duyurduğum için hiç şaşırmadım. Beni asıl şaşırtan, bu "sanata" duyulan ilginin giderek artması ve "eserlerin" değer kazanması. İki gün önce Mahmut Tuncer'in programından yola çıkarak sorduğum "Biz nasıl bu hale geldik?" sorusunun yanıtı da sanırım bu "ilgide" saklı... Eminim ki, bazıları Ölüm Doktoru'nun sanatına sahip çıkıp, "Ölüm, insana yaşamın değerini hatırlatır" türünden sığ felsefe klişelerine sarılacaktır. Hayır efendim, bana göre hayatın anlamını kavramak için ölülere bakma ihtiyacını hissedenlerin, felsefi açıdan "ölü sevicilerden" farkı yoktur. Bir belgeselde izlemiştim. Okyanusya'da bir kabile, ölülerini gömmek yerine, mumyalayıp, ağaç dalları üzerindeki "istirahatgahlarında" saklıyor. Bu insanlar yılın belli dönemlerinde ölülerini alıp, evlerine taşıyor ve sofranın baş köşesine oturtuyorlar. Ona ikramda bulunup, sohbet ediyorlar. Ben bu "hastalıklı" geleneğin sadece ilkel yerlilere has olduğunu düşünüyordum. Yanılmışım.