Hayalin İçin Söyle, "görkemli" jürisiyle Star ekranlarında reyting açısından sönük bir gala yaptı. En başından beri kafamı meşgul eden bir soru var. Görüyorum ki jüri üyeleri de benim gibi konsepti anlamakta güçlük çekiyorlar. Bu yarışmada öyküler mi, yoksa performanslar mı yarışıyor? Öykülerin yarışmasına olanak yok, çünkü hikayelerin artık değişme ya da gelişme şansı bulunmuyor. Hikayeler, sadece "barajı aşıp" yarışmacı olmak için bir ölçüt olabilir. Zira bu saatten sonra artık yarışmacıların şarkı söyleme yetenekleri, izleyiciyi etkileme güçleri ve sahnedeki duruşları değerlendirilebilir. Bu arada jürinin daha ilk yarışmadan 10 puanları bol kepçe dağıtmasını yadırgadım. Peki gelecek hafta yarışmacılar daha iyi performans gösterirlerse kaç puan verecekler? Bana göre yarışmanın en güçlü favorisi Aytaç'tı. 18 yaşındaki genç, ablasının ölümünden kendini sorumlu tutuyordu. Bir akşam evde uyuyakaldığı için zil sesini duymamış, ablası da balkona tırmanıp, içeriye girmek isterken, düşerek yaşamını yitirmişti. Öyle tahmin ediyorum ki, acıklı öyküsünden ziyade Aytaç'ın gözlerindeki masumiyet ve ailesine destek olmak adına ortaya koyduğu o dimdik duruşu ekran başındakileri etkileyecek. Jüriye gelince: İbrahim Tatlıses bildiğiniz gibi... Yarışma süresince göz pınarlarına bir hidroelektrik santral kurulsa, İstanbul'un elektrik ihtiyacı karşılanabilir. Seda Sayan'ı fazla gergin gördüm. Muazzez Abacı, yarışmaya büyük bir renk katacağa benziyor. Zira bazen yarışma ile bağlantısı kopuyor. Az önce puan verdiğini unutup, "Ne zaman puan vereceğiz?" diye soruyor. En zor iş ise yarışmanın sunucularının. Gül Gölge, aynı gece Canlı Canlı'yı da sunuyor. Cenk Eren, sabaha karşı biten yarışmadan sonra doğruca FOX'taki Dobra Dobra stüdyosunun yolunu tutuyor. Bir de birbirinin ağzından laf kaparken aynı zamanda yağmurdan da nem kapan ağır sıklet jüri üyelerinin gönüllerini hoş tutmak da ayrı mesele... Allah ikisinin de yardımcısı olsun!