Show TV'deki "Güldür Bakalım"da Peker Açıkalın'ı izleyen "Gaffur" hayranları büyük bir hayal kırıklığı yaşadılar. Karşılarında son derece antipatik, ana okulu düzeyi espriler yapmaya çalışan, sıkıştığı her an işi "deliliğe vuran" garip bir adam buldular. Hatta öyle ki, diğer jüri üyeleri bu durumu garipseyip, zaman zaman tepki gösterdiler. Peker, "Şener Şen sizi niye kırsın? Siz bardak mısınız?" soğukluğunu yaparken, Müjdat Gezen dayanamayıp, "Biri şunu kapatsın artık" deyiverdi. Peker Açıkalın'ın iyi bir "oyuncu" olduğundan asla şüphe duymadım. İddiam, bu programda bir kez daha belgelendi. Komediden bu denli uzak bir kişiliğin, son bir kaç yıldır Türkiye'yi en fazla güldüren adamlardan biri olması, tamamen "oyunculuk" yeteneğidir. Ama oyuncu ile komedyeni birbirinden ayıran fark da buradadır. Oyuncu elinde iyi yazılmış bir tekst ve üzerine biçilmiş bir karakter olmazsa bir "hiç"tir! Komedyen ise mizahı ruhunda tohumlandıran, sonra sahnedeki hasat zamanında onu güzelce biçen, sapını samanını ayıran ve nihayet değirmende una çeviren kişidir. Güldür Bakalım, bu yönüyle oyuncu ile komedyenin birbirinden ayrılması adına etkileyici bir laboratuar gibiydi... Gelelim yarışmanın diğer jüri üyelerine: Levent Kırca hazır cevaplığını konuştururken, Peker ile birlikte esprileri sürekli "bel altı düzeyinde" tutunca, rahatsızlık yarattı. Televizyonda mizah yapmanın farklı bir sorumluluğu vardır. Zira ekran başındakiler "bilet" almaz. Çoluk çocuk oradadır. Peker'in, mikrofonu kastederek, "Levent abi aletin düştü" sözünü evirip, çevirip tekrarlamak, seçilebilecek en "kolay" yöntemdi ve ustaya yakışmadı.
ETKİSİZ ELEMAN
Müjdat Gezen ağabeyimiz, aynı zamanda yarışmacıların koçluğunu da yapıyor olmanın gerilimini bir türlü üzerinden atamadı. Evrim Akın, virgülün sağındaki sıfır gibiydi. "Etkisiz eleman" statüsünü gece boyunca hiç bozmadan korudu! Bana göre jürinin starı Kadir Çöpdemir'di. Hem mantıklı, hem yaratıcı, hem de espriliydi. Belden aşağı esprilere gösterdiği eleştirel tavır ise artı puan olarak hanesine yazıldı. Sunucu Özgü Namal ise artık neredeyse her taşın altından çıkıyor. Hem Axess Kızı, hem Koca Kafalar'ın sunucusu, hem son dönem Türk filmlerinin "vazgeçilmez" oyuncusu olunca onun adına biraz endişeye kapıldım. Zira "komik ve uçarı kız" etiketi fena halde üzerine yapıştı. Özgü'nun bundan sonra dramlarda karakter oyunculuğu yapma fırsatı bulamayacağından endişeliyim. Nitekim yeni dönemde çekilecek bazı dizilerde "inandırıcılık katsayısı düştüğü" için tercih edilmediğini duydum. Naçizane tavsiyem, her projenin üzerine balıklama atlamaması ve yüzünü hoyratça kullanmaması. Zira Türk sineması ve televizyonu için Özgü'nün son derece parlak bir geleceği olduğuna inananlardanım. (İnanamadığım ise Özgü'nün Yeşilçam'daki unutulmaz Tarkan karakterini Cüneyt Arkın'ın canlandırdığını sanmasıydı.) Yarışmanın içeriği hakkında da söyleyeceklerim var. Formatın içine "reyting garantili" Kemal Sunal ve Şener Şen filmlerinin katılması "akıllıca" gibi görünse de yarışmacıların önünü tıkıyor ve kurguyu tek düze hale getiriyor. Ustaları taklit etmeye çalışan gençler, onların oyunculukları karşısında ister istemez eziliyor. Ayrıca seyircide "komedinin taklitten ibaret olduğu" gibi yanlış bir fikir uyanıyor. Bu nedenle gelecek haftalarda "serbest" bölümlerin öne çıkarılması gerektiğini düşünüyorum. Zira Cem Yılmaz ne Şener Şen'i ne de Kemal Sunal'ı taklit ederek bugünlere geldi. Hani yarışma "Yeni Cem Yılmaz'lar bulacağız" sloganıyla ekrana sürülmüştü ya, o yüzden diyorum...