FOX'taki "Hasret Bitiyor" un ikinci bölümünü yine karmakarışık duygularla izledim. Reyting rekabetinin gelip dayandığı boyut, bir karabasan gibi ruhuma çökmüşken, öte yanda 24 yaşındaki genç bir kadının babasına ulaşma gayreti yüreğimi burktu. Baba namzetlerinden ise nefret ettim. En iyi yalanı söylemek için adeta taklalar atan, para ödülüne kavuşmak adına genç bir kadının beynine şüphe tohumları eken, bir baba ile öz evladının arasına girip, hasretin imbiğinden dolar süzmeye çalışanlar, "amaç ne olursa olsun" insan yerine konulamazdı. Düşündüm de, genç kadını kandırıp, 100 bin doları alınca, o para kursaklarından geçecek miydi? Bu oyuna alet olan herkesten nefret ettim. Babasını arayan genç kadından da... Ama en çok "gerçek" babaya kızdım. "Babalık duygusunu" satışa çıkarmıştı. Eğer, kızı, "doğru babayı" seçebilirse, büyük ikramiyeyi alacaklardı. Bütün mücadele bunun içindi. Yahu insan 24 yıldır görmediği kızına kavuştuktan sonra başka ikramiye arar mı? Bunun muhasebesi yapılır mı? Şimdi diyeceksiniz ki, "Fukaralık, çaresizlik insana her şeyi yaptırır." Evet, ben de biliyorum çaresizlikten böbreğini, ciğerini gazete ilanıyla satışa çıkaranları. Fukaralık yüzü görmesin diye biricik bebeğini el kapısına bırakanları... Ama kaderin her türlü sillesine direnip, evladından ayrı kalmayan, tüm güçlüklere göğüs gererek onu yetiştiren, büyüten fedakar anneler, babalar da tanıyorum. Velev ki, bu programda yer alan gerçek baba, annenin dediğine göre "keyfi" bir kararla evini terk etmiş. Yani ortada ciddi bir "zorunluluk" yokken... Son hafta, gerçek babanın sesini ve görüntüsünü görsel-işitsel efektlerle bozarak yayına verdiler. Baba, pişmanlığını dile getirip, kızına "Seni seviyorum" filan dedi. 8 baba adayı içinde bana en az inandırıcı gelen işte bu sözlerdi. Evladını gerçekten seven baba, kızının yüzünü 24 yılda bir kez bile görmez, bir defacık sesini duymaz mı? Belki de ortada "100 bin dolarlık ödül" olmasa yine görmeyecek, duymayacaktı. Dedim ya, çaresizlikten böbreğini, ciğerini satışa çıkaran çok kişi gördüm. Ama ilk kez "az kullanılmış ikinci el babalığını, televizyon ekranlarında satışa çıkartan" birine rastladım. Hem o baba, hem de bu dramdan reyting süzmeye çalışanlar adına bir kez daha utandım. Şimdi bir umudum var. Gelecek hafta D.... Hanım, seçimini yapacak ve üç haftalık bu ıstırap bitecek. Hayalimde şöyle bir final canlanıyor: D.... Hanım da, telefon bağlantısı yapılan annesi de, sözde gerçek babası da "oyuncu" olduklarını açıklayacaklar. Üç haftalık serüvenin sadece bir "televizyon şovu" olduğunu söyleyecekler. Ben de herkes kadar "aldatıldığıma" üzüleceğim tabii.. Ama bu aldatılmışlık hissi, beni "ikinci el babalığın ekranda satışa çıkması" kadar yaralamayacak... İşte tek umudum bu!..