Hatta hiç televizyon izlemesin. Çünkü ekranda bir tane bile mutlu aşk yok... Gündüz programları, talk show'lar, yerli diziler adeta gezegenden aşkın kökünü kazımak için birbiriyle yarışıyor. Bu durumda her gün ortalama iki saat televizyon izleyen bir sevgilinin aşka inancı filan kalmaz. Sabah televizyonu açıyorsunuz. Magazin dünyasının ünlülerinin aldatma hikayeleriyle güne uyanıyorsunuz. Kim, kimi, kiminle, nasıl aldatmış? Kim boşanmış, kim terk etmiş? Magazin dünyasının ünlüleri, yıllarca aynı yastığa baş koydukları "ex" aşklarını bir kalemde yerin dibine batırmakta sakınca görmüyorlar. En mahrem tartışmalarını, ekranlar üzerinden yürütmeyi tercih ediyorlar. Aşk, ne yazık ki reytingin kölesi olmuş... Ve yerli diziler... Sözde hepsinin içinden aşk geçiyor. Ama gelin görün ki içlerinde bir tane bile mutlu, sorunsuz aşk öyküsü yok. Binbir Gece'de para karşılığı geçirilen karanlık bir gecenin izleri silinmeye çalışılıyor. Beyaz Gelincik'de Ceren ile Ömer'in aşkları, Boğaz'da dümeni kilitlenmiş tanker gibi bir o yalıya, bir bu yalıya tosluyor. Sıla'nın durumu da içler acısı... Bir yanda töreye karşı dik durma çabası öte yanda fotoğraflı takiplerle törpülenen güven duygusu... Acı Hayat'ta Mehmet ile Nermin'e mutluluk haram. Hele Nermin'i her üç bölümde bir, dayak yerken izlemek insanın içini sızlatıyor. Hayatım Sana Feda'da, bir gecelik aşkın ağır faturası bir türlü ödenemiyor... En güvendiğimiz aşk hikayesi Yabancı Damat'ta bile sular durulmuyor. Niko ile Nazlı bir dargın bir barışık... Birbirlerine güvenmeyi bir türlü beceremiyorlar. En tutkulu aşk, Hırsız - Polis'te. Ama onların aşkı da asla demir parmaklıkların dışına çıkamıyor. En katıksız aşk Hatırla Sevgili'de... O da 60'larda yaşanmış, bitmiş... Yani "tarihi eser" statüsünde... Bugün Sevgililer Günü... Eğer ille de aynı battaniyenin altında ekrana bakmak istiyorsanız, bir kaç aşk filmi DVD'si almanızı öneririm... (Rüzgar Gibi Geçti, Casablanca, Roma Tatili, Hayalet, Ay Çarpması, Bridget Jones'un Günlüğü, Nefes Nefese tavsiyemdir)