Geçen yıl aynı olaylar devam ederken, yazmıştım. Yine yazıyorum. Yok mu taksicilere ses, nefes verecek bir televizyon programı? Yok mu şu "sarı hüznü" konu edecek bir televizyoncu? Görmüyor musunuz? Günde 20 saat direksiyon sallayan, büyük kentlerin kâbus gibi trafiğinde çile çeken, her ay gelen mazot, LPG zamları altında inim inim inleyen, geceleri sarhoşun derdini, gündüzleri kendini üç kuruşa arabanın sahibi sanan müşterinin kahrını çeken taksici esnafı, şehir eşkıyasına yenik düştü. Yok mu duyan? Onların gözleri yolda, akılları arkadaki müşteride. Tenha bir yolda gırtlağına dayanacak soğuk metalin korkusuyla geçiyor günleri. Aileleri sabah onları işe uğurlarken, binbir korkuyla ürperiyor. Evine sağ salim dönebilen taksici, Güneydoğu'da askerliğini tamamlamış evlat gibi karşılanıyor... Yok mu esnaf odalarını, hükümet yetkililerini, şoförleri bir masanın etrafında toplayıp, derde derman, sarı hüzne ferman olacak bir meslektaş?..