BEŞİKTAŞ'ın Bayer Leverkusen ile oynadığı maçın ertesi günü gazetelerin spor sayfalarını didik didik ettim. Ama aradığım haber orada yoktu. Böyle bir ayrıntı nasıl atlandı, doğrusu anlamadım... Efendim, belki sizin dikkatinizden kaçmamıştır. Leverkusen'in attığı ikinci golden sonra stat hoparlörlerinden Avrupa Birliği'nin marşı olan Beethoven'in 9. Senfonisi verildi. Leverkusen'in Alman 1. Futbol Ligi Bundesliga'da attığı her golden sonra böyle bir uygulama yapılıyor mu bilmiyorum ama marşın bir Türk takımının maçında çalınması son derece manidardı. Üstelik AB yolundaki engellerin giderek yükseltildiği şu günlerde... Sanki Leverkusen, Beşiktaş'a karşı değil de, Avrupa Birliği, Türkiye'ye karşı bir zafer kazanmış gibiydi... Günlerdir siyasi polemiklere konu olan "altın gol", Bay Arena stadında atılmış gibiydi. Bu arada Alman rejisinin ortaya koyduğu performansa da bayıldım. Görüntüler pırıl pırıldı. Tekrarlar, pozisyonların üzerini örtmedi. Bugüne kadar gördüğüm en objektif maç yayınıydı. Öyle ki; bizim lehimize olan tartışmalı pozisyonlar tüm açılardan ve defalarca verildi. Hele aleyhimize verilen penaltıya neden olan tartışmalı pozisyon üç farklı açıdan ekrana taşındı. Leverkusen'in üç futbolcusunun bir metre ofsaytta kaldığı ve hakemin oyunu devam ettirdiği enstantane de ofsayt çizgisi çekilerek ekrana taşındı. Statta Avrupa Birliği marşını çalanlar ne kadar ön yargılıysa, reji odasındaki Alman yönetmen o kadar tarafsızdı...
BRAVO EMRE TİLEV
Bu arada spiker Emre Tilev'i de başarılı anlatımından dolayı kutluyorum. Abartısız, duru anlatımını, zengin kelime dağarcığıyla süslemesini biliyor. Yorum yapması gereken durumlarda aşırıya kaçmıyor. Üstelik maçın ölü anlarına yerleştirdiği özel bilgilerle izleyicilerin futbol kültürüne katkıda bulunmayı da başarıyor.