KANAL 7'de perşembe akşamları yayınlanan ve "inanmanın güç olduğu" olayları ekrana taşıyan dış kaynaklı "Bu Kadar Olur"u izlerken, her seferinde dudak büküyorum. "Hıh, bunlar da bir şey mi? Siz asıl bizim memlekette olan bitenleri bir görün..." İşte ülkemizde yaşanmış ve akıllara durgunluk veren gerçek olaylardan bazıları: Karabük'teki demir-çelik haddehanesinde çalışan bir işçi, sigarasını yakmak için 600 tonluk preslerin arasından emekleyerek 2 bin 450 derecelik fırına ulaşmaya çalışır. Sonuç: Ne yazık ki bu, işçinin son sigarası olmuştur...
LUNAPARK FACİASI
Yer bu kez Diyarbakır... Kentin lunaparkında gece bekçiliği yapan iki kafadar uçan sandalyelere biner ve şalteri kaldırıp, mekanizmayı çalıştırırlar. Ama merkez kaç kuvveti yüzünden sandalyelerin direkten açılması nedeniyle bir daha şaltere ulaşıp, kapatamazlar. Bekçilerden biri yaşamını yitirir. Diğeri ise eski sağlığına asla dönemez. Kayseri'deki şehir terminalinde 38 AS 9.. plakalı yolcu otobüsünün mazotu biter. Muavin Z.T. bidonla benzin ilave eder. Deponun tam olarak dolup dolmadığını kontrol etmek için çakmağını çakar. Sonuç malum: Buharlaşan mazotun tutuşması ve 2. derece yanıkla hastane yolculuğu... Giresun'da bir vatandaş, canına tak diyen diş ağrısından kurtulmak için sıra dışı bir yöntem seçer. Tabancasını çeker, çenesine dayar ve ateşler... Tabii ki hayatını kaybeder. İstanbul Sultanbeyli'deki bir başka vatandaşın sorunu ise boğazına kaçan sinektir. Bir kutu sinek ilacını ağzına sıkar ve yaşamını yitirir.
GÖBEK ATARKEN ÖLDÜ
Yer: Adapazarı TEM Otoyolu'nun Sapanca mevkii. Sürücü, otomobilinin radyosunda çalan göbek havasına dayanamaz. Otomobilini sağa çeker, aşağı iner ve otobanda göbek atmaya başlar. Ama facia kaçınılmazdır. Arkadan son sürat gelen bir otomobilin altında kalır ve ölür. Erzurumlu bir berber, tıraştan sonra müşterisine "Masaj da ister misiniz?" diye sorar. Müşteri memnuniyetle kabul eder. Ama bu seçimi, hayatına mal olacaktır. Berber, müşterisinin kafasını sağa-sola çevirirken, boynunu kırarak öldürür. Bozcaada'da şanssız bir vatandaş, bankamatikten parasını çekerken elektrik akımına kapılarak yaşamını yitirir.
KADERİN OYUNU MU?
Konya'da baba-oğuldan biri gece, diğeri gündüz vardiyasında çalışmaktadır. İkisi de işe motosikletle gitmektedir. Bir sabah yine yolda karşılaşırlar. Her zaman olduğu gibi birbirlerine el sallayıp, selamlaşmak isterler. İkisi de araçlarının hakimiyetini kaybedip kaza yapar ve ölürler. Kocaeli Dilovası'nda bir gemi mühendisi kontrol için gemi kazanına girer. Bir başka arkadaşı durumu fark etmez. Kazanın kapağını kapatıp, ateşler... Bizim şakalaşmalarımız da bir tuhaftır. İstanbul Ayazağa'daki iki işçiden biri elindeki hava kompresörüyle arkadaşını dürter. Diğeri de "Şaka öyle değil, böyle yapılır" diyerek kompresörü arkadaşının poposuna dayayıp, bağırsaklarını patlatmak suretiyle öldürür.
BU KADAR OLMAZ
Rize'de bir vatandaş ayakkabısına giren çakıl taşını silkelemek için elektrik direğine yaslanır. Ayakkabısını çıkartıp, silkelemeye başlar. Yoldan geçen bir başkası adama elektrik çarptığını sanır ve ona temas etmemek için eline geçirdiği kürekle adama vurmaya başlar... Trabzon'da bir vatandaş maç için cinsel uzvu üzerine iddiaya girer. "Eğer kazanamazsak, ben de bunu keserim" der. İddiayı kaybeder. Besmele ile abdest alıp, iki rekat namaz kıldıktan sonra uzvunu keser ve kan kaybından ölür. Bütün bunları "acıları deşmek" ya da ölüm kadar ciddi bir meseleyi alay konusu yapmak için yazmadım. Amacım, "inanılmazlar ülkesi" Türkiye'den kesitleri aktarmaktı. Zira bir Türk vatandaşı için en büyük şaşkınlık, gün boyunca hiçbir şaşırtıcı olayla karşılaşmamaktır!..