Discovery Channel'da keyifle izlediğim yapımlardan biri de "Şehir Taksileri" adlı belgesel. Muhabir Liz de Planta her hafta dünyanın çeşitli kentlerini bir taksinin arka koltuğundan edindiği izlenimlerle ekrana taşıyor. Liz'in bu haftaki durağı İstanbul olunca, ekran karşısında dikkat kesildim. "YES
VALLA ABLA!"
Muhabir önce Atatürk Havaalanı'nda İngilizce bilen bir taksi şoförü aradı. Kime sorsa "Evet biliyorum" diyordu. İçimden "Helal olsun" dedim, "...taksi şoförlerimiz yabancı dil konusunda büyük aşama kaydetmişler..." Ama daha sonra Liz'in "denemeleri" ekrana gelince mahcup oldum. Bir tanesi ne söylersen söyle "Thank you" ya da "Welcome to the İstanbul" diyordu. Bir diğerine "İstanbul'un içinden misin?" diye sordu, şoför "Merkez buradan 14 kilometre" diye yanıtladı.
JAPON ARABASI GİBİ
Liz, beşinci denemesinde şoför İhsan'la tanıştı. İhsan daha adını söylerken renkli karakteriyle programı sırtlayıp götüreceğini belli ediyordu: "Adım İhsan. Japon arabası Nissan gibi. Ama lütfen bana Nissan demeyin, he he he!" İhsan 15 yıldır ziyaretçi defteri tutuyormuş. Taksisine binen her yabancı turistten İstanbul turu sonrasında izlenimlerini deftere yazmasını istiyormuş. Otomobilinin bagajında her biri telefon rehberi kalınlığında 20 cilt bulunuyor. İleride kendi kitabını yazacakmış. Eserinin turizm sektörü için bir "başucu kitabı" olacağına inanıyor. İhsan, gezinin ikinci gününde teybine bir oryantal kaset koydu. Sonra caddenin ortasında durdu. Müşterisi Liz'i de arabadan indirip, yolun ortasında konuğuyla karşılıklı göbek atmaya başladı. Liz, ilk şokunu yaşamıştı. Üçüncü gün İhsan, konuğunu, fanatik taraftarı olduğu Galatasaray'ın maçına götürdü. Liz buz gibi havada insanların sabah 09.00'dan beri kuyrukta olduğunu öğrenince ikinci şokunu yaşadı. Ve ardından tribünlerdeki "çıt çıt" sesleri arasında futbolay çekirdeği ilişkisini çözmeye çalıştı. Ama şaşkınlığı bununla da bitmedi. Bağdat Caddesi ile Çarşamba'nın aynı kentte olduğuna inanamadı. Bir yanda mini etekliler, öte tarafta kara çarşaflılar... Vogue Bar'da tanıştığı ve çocuk bezi üreten bir fabrikanın sahibi olan kadının işyerine gitti. Patroniçe, hanım arkadaşlarıyla barda erkeksiz eğleniyordu. Ama ertesi gün gördü ki, aynı kadın günde beş vakit namaz kılmak için camiye gidiyor... Uluslar arası modacımız Bahar Korçan'ın atölyesinde gördüğü manzara da onu şaşırttı. Kadınlar ve erkekler ayrı bölümlerde çalışıyordu.
VE SON ŞOK
İhsan daha ilk günden beri evliliğinde sorunlar yaşadığını söylüyordu. Her gece en az 3-4 saatini internet kafelerde yabancı kadınlarla chat yaparak geçiriyordu. Liz, "Eh, tabii ki bu evlilik yürümez" dedi. Liz'in İstanbul'dan ayrılacağı gün İhsan taksiyi Dolmabahçe sahiline çekti, kahveleri söyledi ve karısını terk ettiğini anlattı. Bu arada Liz'e kompliman yapmayı da ihmal etmedi. Kafası allak bullak olan Liz sanırım İstanbul'a gelirken bu kadarını beklemiyordu!..