Çocuklar duymasın'da ortalık toz dumana boğuldu. Birbiri ardına patlak veren skandallar diziyi yerle bir etti. Ne acıdır ki, dizi oyuncularının karıştığı olayların magazin programlarındaki reytingi, dizinin kendi izlenme oranını bile geride bıraktı. İnsanlar hangisinin dizi, hangisinin gerçek olduğunu birbirine karıştırdı. Dizinin çıkış noktası, aile içi anlaşmazlıkların ve olumsuzlukların çocuklara mümkün olduğunca az yansıtılmasıydı. Evin iki çocuğunu, ebeveyn ilişkilerindeki gerçeklerden "mutfak duvarları" ayırıyordu. Ama duvarlar yerle bir oldu. Çocuklar her şeyi gördü, öğrendi... Artık onlardan saklanacak hiçbir şey kalmadı. Ama bütün bu olan bitenler sadece dizidekileri değil, ekran başındaki çocukları da ruhsal açıdan etkiledi. Onlar da tıpkı Havuç ve Feminist gibi maruz kaldıkları duygusal travmayı atlatmak için "yardıma" ihtiyaç duyuyorlar. İşte bu aşamada sorumluluk Birol Güven ve "kader arkadaşlarına" düşüyor. Artık, "Şunu Amerika'ya gönderelim, yerine bunu getirelim" gibi kestirme yolları bırakmak lazım. Naçizane önerim şu: Tamer Karadağlı da, Pınar Altuğ da diziye geri dönsün. Aldatmanın ve ayrılmanın da "hayatın gerçeği" olduğunu çocuklarına anlatsın. Evliliklerini yeniden gözden geçirsinler. Birbirlerine yeni birer şans versinler. Bu süreç içinde çocuklar da üstlerine düşeni yerine getirsin. Böylelikle, başta çocuklar olmak üzere ekran başındaki herkes ne kadar çatırdarsa çatırdasın, güçlü sevgi bağlarıyla kurulmuş bir evliliğin kurtulabileceğine inansın. Başta çocuklar olmak üzere toplum olarak ancak böyle rehabilite olabiliriz. Çocukları "steril ortamda" çok fazla tutmak, kapıdan ilk çıktıklarında hemen mikrop kapıp, hasta olmalarına neden olmaz mı? Onlara hayatın gerçeklerini "bağışıklık kazanacakları oranda" vermenin, yani "aşı yapmanın" zamanı gelmedi mi? Biliyorum, bunca olan bitenden sonra bunların gerçekleşmesi çok güç. Ama bir defacık olsun, oturup düşünmeye değmez mi?