ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel, Başkan Obama'ya istifasını sundu. Uluslararası medyada ABD'nin Ortadoğu politikasının başarısızlık faturası Hagel'e çıkartıldı gibi bir hava yaratıldı. İşler muhtemelen zannedildiği kadar basit değil. Her şeyden önce, Başkan Obama, savunma ve askeri gücü kullanma gibi konularda, genellikle tecrübeli isimlerle çalışıyor. İlk seçildiğinde eski yönetimin Savunma Bakanı Cumhuriyetçi Robert Gates'i görevinde tutmuştu. Ondan sonra da Demokrat Parti'nin görece muhafazakâr kanadından eski CIA Direktörü Leon Panetta'yı bu göreve getirmişti. 2012'de ikinci kez seçildiğinde, George W. Bush'un saldırgan politikasına başından beri karşı duran eski Cumhuriyetçi Nebraska senatörü Chuck Hagel'i Savunma Bakanlığı'na getirdi.
Hagel, Vietnam'da savaşmış, savaşın kötülüklerini iyi bilen ve askeri müdahalelere karşı, değişik bir Cumhuriyetçi. İsrail siyasetine karşı tutumu, ABD'de Musevi lobisinin kendisine ciddi tavır almasına ve Senato'dan bakanlık güvenoyunu çok zor elde etmesine neden oldu. Hagel'in bir diğer yönü, Mustafa Kemal Atatürk hayranlığı. Bu nedenle Suriye ve Irak konularında, başta İsrail ve Kürt kökenli analizcilerden olmak üzere, şimşekleri üstüne çekiyor.
ABD silahlı kuvvetlerinin Irak'tan ve Afganistan'dan çekilmesi konusunda Başkan Obama ile aynı düşüncelere sahip olan Hagel, son Kobane kuşatması ve savaşı ile gündeme gelen bunalımda, Başkan'la ilk ciddi anlaşmazlığa düştü. Türkiye'nin "Esed rejimi son bulmazsa, Suriye'de barış tesis edilemez" görüşü, belli ölçüde Hagel'in de kabul ettiği bir strateji oldu. Sadece IŞİD ile savaşarak ve Esed güçlerine dokunmayarak yapılacak bir harekâtın başarısı konusunda derin şüpheler belirten Hagel'in istifasını, Başkan Obama istedi.
ABD yönetimi, Suriye'de iyice "yaşayan ölü" haline gelmiş Esed rejimi ile ne yapacağını bilmiyor. ABD'nin Suriye siyaseti, Musevi lobisinin ve destekçilerinin etki alanında olduğu için, İsrail'in hâlâ Esed'in ayakta kalacağı umudunu beslediğini görmemek zor. İsrail hükümeti, bunu Esed'i çok beğendiği için değil, Esed sonrası iktidara gelecek ya da kimi bölgelere hâkim olacak güçlerle başa çıkamayacağını düşündüğü için yapıyor.
İsrail ordusu Tsahal, kuruluşundan bu yana bölgedeki konvansiyonel askeri güçlerle savaşmak konusunda sorun yaşamadı. Ne var ki, konvansiyonel olmayan savaşlar, özellikle de Filistin halkının ayaklanması, Lübnan sınırından Hizbullah saldırıları gibi sorunlarla başa çıkamadığı da ortaya çıktı. Bu çaresizlik, İsrail hükümetini daha radikal, daha saldırgan duruma itiyor. ABD yönetimi de, zaten nasıl bir strateji oluşturacağını kestiremediği Suriye ve Irak'ta, İsrail'in bu tutumundan olumsuz etkileniyor.
Körfez savaşı sonrası, Saddam'ı İran'a karşı silahlandırmış olan Batı ülkeleri, Saddam'ın devrilmemesi için ABD'ye baskı yapmış ve başarılı olmuştu. Bu strateji, Irak devletinin sonunu getirdi. Şimdi Suriye'de "sonrası daha kötü olur" korkusuyla Esed hâlâ ayakta tutulmaya çalışılırsa, bunun da Suriye devletinin sonunu getireceğini görmek gerekiyor. Hagel bu gelişmeyi gördü, ancak istifa etmek zorunda kaldı.
Hagel'le birlikte bölgeyi anlayan, Türkiye'ye destek olan önemli bir siyasetçinin aktif görevden ayrılmaya mecbur edildiğini görüyoruz. Bu gelişme, ABD'nin strateji eksikliğinin kısa vadede bölgede çok ciddi tehlikeler yaratacağını da açıkça ortaya koymaya başladı.