Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Dar bölge ve yarı-başkanlık sistemi

Türkiye' deki seçim sisteminin, 12 Eylül'den bu yana çok tartışıldığı yaklaşık 33 yıllık bir süreci geride bırakmaktayız. 1950 çok partili seçimlere geçişte, geniş bölgede çoğunluk sistemiyle koyulduğumuz yola, 1965 Milli Bakiye sistemi, 1969 d'Hondt sistemi ile devam ettik. 12 Eylül sonrasında işler iyice karıştı, Anavatan Partisi döneminde, hem ulusal baraj, hem de bölge barajı ihdas edilerek seçim sistemi demokrasiden uzak hale getirildi. Türkiye'de bütün siyasi hareketler iktidar oldukları halde, seçim sistemi bir türlü daha demokratik, daha katılımcı hale getirilemedi, bu konuda da partiler arasında bir uzlaşma sağlanamadı.
Türkiye'de toplum, istikrarlı bir hükümetin karşısında diğer partilere istikrarlı biçimde muhalefet görevi vererek, seçim sisteminin eksikliklerini kendi sağduyusuyla kapatmayı başardı denebilir. Bu sistemde, AK Parti tüm ülke çapında her bölgede seçim kazanmak için yarışabilen ve bunu başarabilen yegâne siyasi hareket haline geldi. Diğer siyasi partiler, daha bölgelere dayalı seçmen tabanları olduğunu gördüler. Kimlik siyaseti yapan partiler meclise giremesin diye oluşturulmuş olan %10 ülke barajı, BDP'nin seçmenini çok iyi seferber edebilmesiyle, bağımsız adaylar sayesinde aşıldı. Ancak sistemin başarısı değil, siyasi istikrarın sağlanmış olması bu sonucu oluşturdu. Şimdilerde, AK Parti içinden sızan tartışmalar çerçevesinde, özünde sorunlu olan bu sistemin değiştirilebileceği, dar bölge seçim sistemi ve "yarı başkanlık" oluşturulabileceği söyleniyor. Başbakan Erdoğan da bu konuyu doğrulayan bir açıklama yaptı.
Dar bölge sistemi, bir ya da iki turlu olarak yapılabilen, milletvekili adaylarının seçmene çok yakın olduğu bir sistemdir. Eğer dar bölge "uninominal" yani tek bir adayın seçileceği kadar dar tutulursa, milletvekili adayının parti yönetiminden görece özerkliği oluşabilir. 550 adet dar bölgenin her birinden tek milletvekili çıkacaksa, seçmen oy verdiği adayı ismen bilir, memnun kaldığı sürece desteğini sürdürür.
İki turlu dar bölge seçimlerinde, aslında fiili bir koalisyon oluşur. İkinci tura genelde iki aday kalır (üç aday da kalabilir, aldıkları oy oranına bağlı olarak); seçmen ve siyasi partiler, ikinci tura eğer ilk turda oy verdikleri aday çıkamazsa, var olan adaylardan birini tercih etmek durumunda kalırlar. Bir anlamda, çok sayıda bölgede, adaylar ve partiler seçilmek için diğer seçmen ve partilerin oyuna da ihtiyaç duyar hale gelebilir. Böylelikle, siyasi istişare ve işbirliği imkânları çok artar.
Fransa'da Beşinci Cumhuriyet'ten bu yana uygulanan iki turlu dar bölge sistemi, güçlü bir başkanlığı dengelemek için kurulmuştur. Birleşik Krallık'ta ise, tek turlu dar bölge sistemi uygulanır, ilk turda en fazla oyu alan aday seçilir. Bu sistemde, iki büyük parti dışında kalan partilerin, oy oranlarına nazaran çok daha az sayıda sandalye almaları bilinen en önemli dezavantajdır.
"Yarı Başkanlık" özellikle Fransa için kullanılan bir terimdir, Parlamento'nun ve Senato'nun önemli rol oynadığı, ancak Cumhurbaşkanı'nın icranın başı olduğu bir sistemi vurgular. De Gaulle için tasarlanan bu sistem, 1959'dan bu yana başarıyla çalışmaktadır. Cumhurbaşkanı, dış siyasetten ve savunmadan sorumludur, Başbakan ise ekonomi ve iç işlerinin sorumluluğunu üstlenir. Burada, Cumhurbaşkanı ile aynı siyasi aileden gelmeyen bir hükümetin seçim kazanarak iktidara gelmesi, en önemli dezavantajlardan biridir, bunun adına "cohabitation" denir.
Ancak Başkanlık süresi beş yıla indirildiğinden bu yana, Parlamento seçimleriyle aynı döneme gelen başkanlık seçimleri, bu dezavantajı ortadan kaldırmaktadır.
Bu yazıyı, önümüzdeki dönem gündeme gelecek önemli bir tartışmaya başlangıç olması için kaleme aldım, çeşitli boyutları derinlemesine incelemeyi sürdüreceğiz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA