İç siyaset o denli dedikodu düzeyine indi ki, artık Türkiye'nin dış siyasetteki dinamikleri takip etme ve değerlendirme imkânı neredeyse kalmadı. Her ülke ve toplumda siyasi çalkantılar yaşanabilir, bunların demokrasilerde kendilerini denge- leyecek denetleme sistemleri bulunur. "Checks and balances" olarak tabir edilen bu denge ve denetleme sistemleri, temelde demokratik toplumların yaşadıkları siyasi, sosyal ya da ekonomik çalkantıların, toplumun yaşam biçimini ve uzlaşma zeminini en az zarar görecek biçimde korumak için vardır.
Bunlar kurum ve ilkelerden oluşur. Kuvvetlerin ayrılığı, özerk kurumların varlığı, çoğulculuğun hukuksal garanti altında olması, özel yaşamın mahremiyeti gibi kurumsal yapı ve temel ilkeler bütünü, içtimai bir mukavelenin, ya da sosyal bir karşılıklı mutabakatın çerçevesini çizer.
Avrupa Birliği içinde, temel hak ve özgürlükler faslında, çağdaş ve demokratik bir toplumda olması gereken asgari hak ve özgürlüklerin çerçevesi çizilmiştir.
Bununla yetinmeyip gelişen koşullar çerçevesinde her demokratik ülke, özgürlüklerin, hak ve yükümlülüklerin alanını genişletebilir.
Böylesi bir çerçevede, temel demokratik işleyiş katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik gibi ana prensipler üzerinde yükselen, her düzeyde adil, şeffaf ve dönemli seçim tercihine dayalı bir sistem olarak çalışır.
Bunun dışında, kimse bir diğerinin siyasi görüşünü beğenmek ya da benimsemek zorunda değildir. İktidarda olan ya da muhalefete düşen siyasi hareketler, kendi seçmenlerine ancak demokratik bir çerçevede yaşam seçenekleri sunabilirler. Seçimi kaybeden bir partinin seçmenleri, bir anda her şeyini kaybetmez, hatta hiçbir varlığını yitirmez, sadece kendisine yakın hissetmediği bir siyasi hareket ya da koalisyon, belli bir süre için iktidara gelmiş olur. Kısacası çoğulcu demokrasi, kayıpların ve kazançların seçmen açısından çok büyük olmadığı rejimdir.
Bunların gerçekleşmesi için, iktidara talip olanlar da, seçmen karşısına bir siyasi program ile asgari şeffaflık, hesap verebilirlik gibi yükümlülüklerle çıkarlar. Demokrasi mücadelesi, siyasi partiler aracılığıyla verilir.
Siyasi parti olmayan ancak gündelik siyasetin aktörü olmayı amaçlayan hareketlerle sağlıklı bir demokrasi yürütülemez.
Geçmişte de vesayet yüzünden yürütülemedi, bugün de demokratik işleyiş yeni ve değişik bir vesayet altına alınmak istenmektedir.
"Korsan muhalefet" olarak nitelenebilecek bu oluşumun en önemli özelliklerinden biri, bir yandan antisemitizm, AB karşıtlığı, yabancı düşmanlığı kokan bir söylemi kendi internet sayfalarında kullanması, diğer yandan demokrasi ve şeffaflık için mücadele ettiğini iddia etmesidir.
Sevgili babam Uğur Gümüştekin, 1973 seçimlerinden sonra "Yeni bir sosyal mukaveleye doğru" adlı kitabı kaleme almıştı. O dönem toplumun kutuplaşmasında AP/CHP ikilemi ve husumeti büyük rol oynamıştı. Demokrasiyi kurallarına göre oynamayı kabullenip, silahlı kuvvetlerden, paralel örgütlenmelerden, sokak tedhişinden medet ummayan bir demokratik mücadele biçimini o dönem benimseyebilseydik, Türkiye, 1970'li yılların terörünü, 12 Eylül darbesini, sonraki vesayet dönemini yaşamaz ve bugün bambaşka bir yerde olurdu.
Geçmişin hataları, aslında günümüzün sorunlarının nasıl çözüleceğine ışık tutuyor.
Görmek istenirse...