Maçı mı konuşalım; maça geliş sürecini mi? Yoksa maçın içerisinde saha dışında olanları mı? İnanın bilmiyorum. Dün İnönü'deki tablo beni son derece üzdü. Beşiktaş'ın hem saha içinde hem de saha dışında geldiği nokta gerçekten çok kötü.
Son günlerde yeşertilen, belki de zoraki pompalanan ümitler, yaşanan bu acı deneyimle Beşiktaş adına yerini tekrar üzüntüye ve karamsarlığa bıraktı.
Sahadaki Wolfsburg takımı oyun düzeni itibarıyla son derece organize, topu iyi kullanabilen, istediği zaman tempoyu arttırıp, istediği zaman da düşürebilen bir ekip.
Maçın tamamında bu düzenden ve oyun felsefesinden vazgeçmiyorlar. Topu bu kadar iyi kullanan takımlara karşı aynı ölçüde yanıt verebilmeniz için sizin de topu iyi kullanabilme özelliğinizin olması lazım.
Fakat Beşiktaş hem Almanya'daki maçta hem de özellikle dün gece topu kullanma kabiliyeti üst düzeydeki oyunculardan çok, topun arkasından koşup kapmaya çalışan, mücadele gücü yüksek futbolcularla oynamaya çalıştı.
Almanya'daki maç için bu strateji doğru olabilir. Ama İstanbul'da, kazanmak, puan almak istediğiniz bir maçta böyle oynayamazsınız. Oynadığınız takdirde de Wolfsburg gibi etkili takımlar cezayı keserler.
KALECİ ZORLANMADI
İkinci yarı yapılan Tello değişikliği, daha sonra Nobre'nin girişi belki biraz kıpırdanma yarattıysa da rakip kaleci neredeyse zorlanmadı.
Beşiktaş adına bu maçta eleştirilecek çok şey var. Oyun taktiğinden, isabetli futbolcu seçiminden, oyun düzeninden, oynama cesaretinden yoksun Beşiktaş, saman alevi gibi parlamaları dışında rakibine futbol olarak üstünlük sağlayamadı.
Hayallerle gelinen stattan çok kötü bir karabasanla ayrılmak Beşiktaş adına üzüntü verici. Üzüntüden öte umut kırıcı. Çünkü Beşiktaş Şampiyonlar Ligi'ne devam edebilme hayalleri kurarken artık Avrupa Ligi'ne kalma şansını bile mucizelere bıraktı.