Devletin bütün sırları çarşaf çarşaf medyada.
Her türlü yalan haber, dezenformasyon, çarpıtma, saptırma istemeyeceğiniz kadar.
Gazetelerden kurtulsanız, sosyal medyada yalan haberler sarıyor etrafınızı.
Saniye başı şu tür yalanlar yayılıyor:
"Şu tutuklandı, bu tutuklandı",
"Polis şu vakfa ilerliyor, bu derneği kuşatmak üzere",
"Emniyet'te savaş var",
"Yeni operasyon dalgası yolda" vs.
***
28 Şubat'ta görmediğimiz darbeler iniyor kalbimize.
Sırtımızdan vuranın "kardeşimiz" olduğunu görünce canımız yanıyor, gönlümüz kanıyor.
Eski memurlar, vazifeli tetikçiler, tezviratçı sosyal medya kalemşorları esip gürlüyor.
Emirler yağdırılıyor.
Tehditler ediliyor.
Beddualar havada uçuşuyor.
Psikolojik harp sanatının her türlü yöntemi kullanılıyor.
Öyle ki operasyonu yürüten bir televizyon kanalı, İstanbul Başsavcısı'nın evinin nerede olduğunu, adresini filan sıkıştırıyor çaktırmadan haberin içinde.
***
"Hükümet'in alacağı bir erken seçim kararı çözüm olur mu?" diye soran birine güldüm.
Adamlar seçim istemiyor ki.
Tüm Arap dünyası "seçim isteriz" diye ayağa kalktığında bizimkiler Gezi'de "Seçim demokrasi değildir. Seçim olmasın, Erdoğan istifa etsin" dememiş miydi?
***
Türkiye "Enerjisini" doğru harcamaya, kendi iç barışını sağlamaya, Batı batarken ekonomisini büyütmeye başladıkça oldu bunlar.
Hedef belli; Erdoğan'ın olmadığı, ipi dışarıda bir iktidar.
Dertleri sandık değil,
dertleri millet değil,
dertleri halk iradesi değil!
Dertleri laiklik, yaşam tarzı, yolsuzluk da değil!
Tüm dertleri, 80 senedir ilk defa yüzü gülen, devletiyle kaynaşan, hastanede adam yerine konan, askere giden evladı için artık endişelenmeyen bir halka bunu layık görmemeleri...