CHP'nin 1999 yılında hazırladığı Güneydoğu Raporu'nda aynen şu yazıyor: "Katılımcı yerinden yönetim ve çoğulcu yerel demokrasi, üniter devlet yapısının engeli değildir. Demokrasimize derinlik ve güç kazandıracak olan bu yapılanma ertelenmeden gerçekleştirilmelidir." CHP burada neyi savunuyor? Merkezi yapının değil yerelin güçlendirilmesini, yerinden yönetimi önceleyen bir yapıyı savunuyor.
CHP'li Algan Hacaloğlu'nun 2000 yılında hazırladığı raporda ise "Akmakta olan kardeş kanıdır. İster güvenlik güçleri ve asker, ister ona silah doğrultan kandırılmış gençler olsun, hepsi bu ülkenin çocuklarıdır" diye yazıyor. CHP burada neyi savunuyor? AK Parti Hükümeti'nin Oslo sürecinden bu yana uygulamaya koyduğu cesur açılım ve çözüm süreçlerinin temel motivasyonunu, yani kardeş kanının akmamasını savunuyor.
CHP'nin 2001 yılında hazırladığı Demokratikleşme ve İnsan Hakları Hukuk Devleti raporunda ise "İsteyenlerin kendi anadillerinde, Milli Eğitim Bakanlığı kuralları içinde, özel eğitim görmelerinin temin edilmesi gerekir" diye yazıyor. Peki CHP, burada neyi savunuyor? AK Parti iktidarının, okullara seçmeli Kürtçe dersini getirmesini, Kürdoloji Enstitüleri açmasını ve dolaylı olarak yine AK Parti'nin getirdiği anadilde savunma ve anadilde propaganda yapma serbestisini savunuyor.
***
Peki CHP şimdiye kadar Kürt sorununun çözümü konusunda savunduklarının hangi birini gerçekleştirdi? Hiç birini. Diyeceksiniz ki "CHP iktidar mı ki yapabilsin?" İktidar değil ama ana muhalefet olarak CHP en azından, Hükümetin demokratik açılımlarında ve barış sürecinde köstek olmasa olmaz mıydı?
CHP 100 yıllık Kürt sorununun çözümü noktasında atılan adımların hangisine destek oldu? Hiç birine! Yani CHP'nin Kürt sorununun çözümü için herhangi bir derdi de, önerisi de yok. Tek yaptığı geçmişte hazırladığı raporlarla çelişmek pahasına AK Parti düşmanlığı yapmak. Atılan adımların hepsine itiraz etmek!
***
KÜRT SORUNUNU ÜRETEN CHP'DİR!
Bölgeyi yakından bilen, Kürt sorununun çözümü için bugüne kadar bir çok kere elini taşın altına koyan isimlerden biri olan Akil insanlar Heyeti'nden Abdurrahman Kurt, "Kürt sorununu üreten CHP'dir. CHP'nin hazırladığı Kürt raporunu CHP'ye hatırlatan da AK Parti'dir" diyor. CHP'den demokratik bir yapının çıkması konusunda oldukça umutsuz olan Kurt, "CHP bildiğimiz CHP'dir. "Yeni CHP" adı altında partiye katılanlar şunu bilsin ki o mahallede demokratlık yapılmaz. CHP'nin en fazla geldiği geleceği yer burasıdır. CHP'nin üstenci bakışının ve toplum mühendisliğinin maalesef toplumda karşılığı yok!" diyor.
CHP'NİN GENLERİNDE KÜRTLERİ YOK SAYMA VARDIR!
CHP'nin hazırladığı raporlara rağmen bugün kendi geçmişiyle çelişkiye düşmesi ve olumlu her adıma karşı çıkmasını, Yıldız Teknik Üniversitesi Toplum Bilimleri Enstitüsü'nden Sosyolog Prof. Dr. Ergün Yıldırım ise şöyle yorumluyor: "CHP'nin geleneksel Kürt politikası devletin resmi ideolojisiyle bütünleşir. İnkar ve asimilasyon stratejilerinden oluşur. Nitekim CHP tarihinde bunun bir çok pratiğiyle karşılaşırız. Yeni anayasa çalışmalarında, Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda değişmez maddeler üzerindeki ısrarı da CHP'nin politik genlerinde saklı olan Kürtleri yok sayma ve asimile etme stratejisini açığa vurmaktadır."
Geçmişte CHP'nin hazırladığı, radikal denecek kadar cesur Kürt raporlarını hatırlatınca Prof. Yıldırım, CHP'nin siyasal geleneğiyle örtüşmeyen istisnai bir takım girişimlerin olduğunu kabul ederek, "12 Eylül İhtilali ile beraber CHP, ilk defa demokratik özellikler taşıyan bir Kürt raporu hazırladı. Ancak bunun CHP üzerindeki yansıması, uzun sürmedi. Nitekim kısa süre sonra yine Şark Islah Planı uygulayan ve Dersim katliamını düzenleyen CHP ruhu nüksetti. Ulusalcı refleksleriyle Kürtlerin özgürlük taleplerini parçalanma ve bölünme olarak algılamaya başladı" diyor.
Evet maalesef CHP, oy aldığı sosyolojik kesimler de hesaba katıldığında, Beyaz Türk elitizminin ideolojik bagajlarından kurtulamıyor. 12 Eylül darbesinin ardından "sosyal demokrat" olduğunu biraz olsun hatırlayan CHP bugün, akan kanın durması için atılan adımlara insani getirisi bakımından bile destek olmuyor. CHP Türkiye'yi, sahillerden, Kadıköy'den, Beşiktaş'tan, Bakırköy'den, Şişli'den, İzmir'den vs. ibaret görmeye devam ediyor. Daha demokratik ve özgürlükçü tutum almanın kendisini hapsolduğu bu bölgesellikten kurtaracağını düşünmeden, ulusalcı reflekslerle "inkara" devam ediyor…