Erken seçim kararının ne denli isabetli olduğu günden güne daha netleşiyor. Cumhur karşıtı ittifak demokratik siyasal rekabet alanı içinde, oyunu kurallarına göre oynayıp sonuca razı olsa yahut Türkiye siyaseti dış müdahalelerin baskısı altında olmasa erken seçime gerek kalmazdı.
Keşke. Fakat durum farklı. Türkiye'deki gayrı milli muhalefet ve dış güçler Erdoğan'ı indirmek için her yolu mubah görüyorlar. Elbette Türkiye'de iktidarı belirleyen millet iradesidir ve millet iradesi nasıl tecelli ederse ona herkesin saygı göstermesi gerekir. Gelgelelim gayrı milli muhalefet için millet iradesinin nasıl tecelli ettiği hiç önemli olmadı. Bugüne kadar sandıkta yaşadıkları her hezimet sonrası kendilerini değil, millet iradesini suçladılar.
Bazen millet iradesini aşağıladılar. Milletle "bidon kafalı", "göbeğini kaşıyan adam" diyerek hakaret ettiler. Bazen de seçimleri gayrı meşru göstermek için çırpındılar. Bundan birkaç yıl evvel "sandık demokrasisi" diye bir laf bile uydurdular. Güya "sandık demek demokrasi demek değil"miş. Yani millet iradesinin tecelli ettiği seçimler demokrasinin en zayıf halkasıymış.
***
İşte bu bakış açısından dolayı Türkiye'de gayrı milli muhalefet seçimleri hep son çare olarak gördü. Ona bel bağlamadı, onun için çalışmadı. Kendisini millete anlatmaya çalışmadı, pozitif siyaset üretmenin derdine düşmedi. Siyaset dışı kirli araçlardan medet umdu. Terör örgütlerinden, sokak kalkışmalarından, kumpaslardan, darbelerden, uluslararası baskılardan... Seçimler bu türden dış müdahaleler olmadan anlamsızdı onlara göre.
2019 için de benzer bir süreç işletmekti niyetleri. Dış müdahalelerden beklentileri son derece yüksekti. Sadece propaganda desteğinden bahsetmiyorum. Türkiye'yi ekonomik olarak kıskaca almaya çalışacaklar, toplumsal alanı parçalamak, farklı toplumsal grupları karşı karşıya getirmek için uğraşacaklardı. Dertleri kaotik bir ortam yaratıp bunun sorumlusu olarak iktidarı göstermekti. Sonra geçmişte kullandıkları yöntemlerle bir kez daha Erdoğan'ı hedef alacaklardı.
Erken
seçim kararı alındığında
CHP'nin hiçbir hazırlığı yoktu. CHP bütün hazırlığını sokakları hareketlendirmeye, bir kalkışma ortamı oluşturmaya hasretmişti. Haziranı yeni bir Gezi kalkışması örgütleyebilecekleri bir ay olarak görüyorlardı. Hazırlıksız yakalandılar.
***
Seçimlere 7 hafta kaldı. Bu süre zarfında demokratik siyasal rekabet alanını ortadan kaldırmak, seçimlere müdahale etmek için ellerinden geleni yine yapacaklar. En fazla bel bağladıkları husus finansal ataklar. Halbuki milli bir muhalefet bu duruma karşı çıkar, bunun, iktidarıyla muhalefetiyle Türkiye'ye zarar verdiğini haykırırdı. Ancak öyle olmuyor.
***
Türkiye hem büyük tehditlerle hem de fırsatlarla karşı karşıya. Türkiye'nin küresel siyasette etkin olmaya ihtiyacı var. Daha doğrusu yeni dönemde başka bir şansı yok. Cumhur ittifakının bu konuda ne dediğini, ne yapmak istediğini biliyoruz. Cumhur ittifakı gerek terörle mücadelede, gerekse de Türkiye'nin küresel bir güç olması yolunda ne tür adımları atılması gerektiğiyle ilgili bir perspektife sahip.
Öte yandan Cumhur karşıtı ittifak ne yapacak? Cevabı açık. Türkiye'yi yeniden Batı'nın uydusu haline getirmek için çabalayacak. Türkiye'nin bırakın küresel bir güç olma hedefine sahip çıkmayı, Türkiye'nin bir bölgesel güç olma rolünden de hızla uzaklaşmasını temin etmek isteyecek.
Biz seçim sürecinde iç politikadaki tartışmalara odaklansak da esas meselenin Türkiye'nin uluslararası konumuna ilişkin bir ayrışma olduğunun farkında olmamız gerekiyor. Cumhur karşıtı ittifakın Erdoğan karşıtlığının temelinde Erdoğan'ın Türkiye'nin uluslararası konumuna ilişkin vizyonunu geçersiz kılma hedefi var.
Evet, kim ne derse desin
24 Haziran'da Türkiye'nin bekasına, küresel siyasette hangi ligde yer alacağına ilişkin hayati bir karar vereceğiz.
24 Haziran'da neye karar vereceğiz?