Cumhur karşıtı ittifakın 24 Haziran stratejisi belli oldu. Güçlü bir cumhurbaşkanı adayı gösteremiyorlar. Her bir parti kendi adıyla cumhurbaşkanlığı seçimine gidecek.
Erdoğan'ın seçileceğine neredeyse kesin gözüyle bakıyorlar. Meral Akşener'i ikinci sıraya yerleştirmek için elbirliğiyle uğraşıyorlar. Fakat sadece bununla iktifa etmeyecekler. İki alanda faaliyet gösterecekler. Birinci faaliyet alanları meclis seçiminde çoğunluğu elde edecek bir seçim stratejisi geliştirmek olacak.
CHP, İP, SP ve DP resmen seçim ittifakı kurdular. Fakat bu ittifakın en önemli bileşeni de HDP. 4'lü değil 5'li ittifak kurdular.
Seçim ittifakının kompozisyonuna değinmeye gerek yok. Ne batıya ne doğuya, ne ülkenin geçmişine ne geleceğine, ne dine ne devlete, ne insana ne topluma bakışları benzer. Tek hedefleri var, o da Erdoğan'ı indirmek. İndiremiyorlarsa siyaset etme alanını daraltmak... Onu hedeflerini hayata geçirmekten alıkoymak.
Diyeceksiniz ki "cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi yasama ve yürütmenin birbirini dengelediği bir sistem değil miydi?" "Cumhur karşıtı ittifak Meclis'te çoğunluğu elde ettiğinde yürütme organı daha demokratik bir tarzda hareket etmeye zorlamaz mı?"
Keşke bu kadar basit olsa. Bir kere Cumhur karşı ittifakın en önemli özelliği politika ve vizyon bazlı değil duygu temelli ve ideolojik olarak muhalefet yapması.
Bir başka deyişle onlar Erdoğan'ın attığı adımlara ya da politikalara karşı değiller. Erdoğan'ın varlığına, siyaset etmesine karşılar. O yüzden planları 24 Haziran sonrasında sistem krizi çıkarabilecek bir siyasi tablo oluşturmak. Bu nedenle TBMM'de çoğunluğu elde etmek için çalışacaklar.
Cumhur karşıtı ittifakın ikinci faaliyet alanına gelince. Bu ittifakın bütün bileşenleri tıpkı geçmişteki seçimlerde olduğu gibi bu seçimleri de gayri meşru göstermek için çalışıyorlar.
Orada da seslendikleri iki muhatap var. Bir, Batı başkentleri. İki, Türkiye'deki muhalif toplum kesimleri.
24 Haziran seçimlerini baskın seçim olarak göstermelerinin nedeni de buydu. Halbuki bizzat CHP uzun süredir erken seçim istiyordu. Seçim kararı alınır alınmaz da bu karara bir itirazda bulunamadı. Fakat öte yandan seçim güvenliği ve baskın seçim söylemlerini de kullanmaktan vazgeçmediler.
Cumhur karşıtı ittifak zayıf adaylarla seçime gidecek. Bu süreçte Erdoğan'ı bir kez daha tek adam olarak yansıtacak, ona karşı Meclis'te dengeleyici bir güç olmanın öneminden bahsedecekler.
Meseleleri ülkeyi yönetmek değil. Ülkeyi kilitlemek, haliyle dış müdahalelere açık hale getirmek. Dolayısıyla bu kumpası da bozmak için hem Erdoğan'ı Cumhurbaşkanı seçmek hem de Meclis'te Cumhur ittifakının çoğunluğu elde etmesini temin etmek gerekiyor.
Dün de ifade etmeye çalıştığım üzere meclis seçimleri de cumhurbaşkanlığı seçimleri kadar önemli. Hiçbir vatanperver küçük kırgınlıkları, yerel hesaplaşmaları bahane ederek oy vermemezlik yapmamalı.
Meclis seçiminde Cumhur ittifakına verilmemiş her oy Türkiye karşıtlarının ekmeğine yağ sürecektir. Son olarak şunu da ifade etmek istiyorum. Bu seçimlerin kaderini katılım belirleyecek. Sandığa kim giderse o kazanacak!