Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 8 Mart'ta yaptığı konuşmanın ne denli önemli olduğu günden güne daha iyi anlaşılıyor. O konuşma bu ülkede yerli ve milli siyaset adına bir dönüm noktası, hayati bir kazanımdır. Gelişigüzel yapılmış bir konuşma değil, üzerine düşünülmüş, iyi tasarlanmış bir konuşma.
Evet bunu o konuşmaya gelen bütün tepkiler üzerine söylüyorum. Konuşma bazı mahfillerde büyük tepkiyle karşılandı. Bu tepkinin teolojik gerekçelerle verildiği gibi bir hava oluşturuldu.
***
Oysaki
Cumhurbaşkanının söylemlerine yükseltilen itirazlar, verilen tepkiler teolojik kaygılardan değil, ideolojik gerekçelerden besleniyordu. Dolayısıyla da siyasi bir amaca matuf olarak verilmiş tepkilerdi.
Hal böyle olunca bu mahfiller Erdoğan'ın söylediklerini çarpıtmaktan geri durmadılar. Güya onun dinin mutlak hükümlerinin değişmesi gerektiğini söylediğini iddia ettiler.
Cumhurbaşkanı bir gün sonra yaptığı konuşmada sözlerini bir kez daha tekrar etti. Altını çizerek söylüyorum, aynen tekrar etti...
Geri adım atmadı; zira atacağı bir şey yoktu. Bazı hususları açıklığa kavuşturdu.
Dinde reformun olmadığını ancak Müslümanların bugünkü sorunlarıyla ilgili gerçek ilim sahiplerinin korkusuzca çıkıp konuşmaları gerektiğini söyledi. Oldukça mütevazı biçimde "ilim adamlarımızdan ve kurumlarımızdan daha cesur davranmalarını rica ediyorum" dedi.
Gelgelelim söz konusu mahfillerin tepkileri kesilmedi. Neden kesilsin ki? Bahse konu mahfilleri sahaya sürenler bu fırsatı kaçırmak istemedi.
Kimlerden bahsettiğimi söyleyeyim. Birkaç haftadır yoğun biçimde
Saadet Partisi reklamı yapanlar var ya, işte
onlar. Bu kişiler Erdoğan'ın kamuoyunda
dini figürler olarak bilinen bazı şahısların
kadınlar ve yaşlılarla ilgili sorumsuz açıklamalarını
eleştirmesini bir imkân olarak gördüler. Erdoğan'ın söz konusu zevata getirdiği eleştirilerden hareketle dindar-muhafazakâr toplum kesimlerinin mobilize edilebileceğini, 2019 için yeni bir manevra alanı oluşturabileceğini varsaydılar.
Aslında bu onların
bir süredir kafa yordukları bir proje. Zaten medyada hatırı
sayılır bir zamandır söz konusu zevatın
sorumsuzca sarf edilmiş o sözlerini servis
edenler de aynı kişiler.
Ne var ki
büyük komployu göremeyenler kendilerince sözü edilen dini figürlerin operasyona konu olduğu yönünde bir komplo teorisiyle karşımıza geliyorlar. Halbuki buradaki komplo çok daha büyük ve ferasetsiz davranan dini figürler de bu komplonun parçası.
Çevrenize bir bakın. Bugünlerde yapılan etkinlikleri izleyin. Kimler kimlerle beraber?
Amaç Saadet Partisi'ni, endişeli AKP'lileri ve örgütlü birtakım dini grupları birleştirmek. Ha fena mı olur? Olmaz. Onlar birleşsin ki, sonra da
CHP ve
HDP ile blok oluştursunlar...
***
Neyse ki Erdoğan'ın konuşması söylediğim gibi rastgele bir konuşma değil ve bu planları da boşa çıkaracak türden bir siyasal bilincin ürünü.
Erdoğan 8 ve 9 Mart'taki konuşmalarıyla
kadınlarla erkekler, dindarlarla sekülerler, gençlerle yaşlılar arasına nifak sokmak ve onları birbirine düşürmek için çabalayanları boşa düşürdü. Toplumun bütün kesimlerini kucaklayacak bir siyasal tasavvur ortaya koydu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bir kez daha dar çıkar gruplarına prim vermeyeceğini,
milletten yana olacağını gösterdi.