Şaşırmaya ne hacet! Amerika Birleşik Devletleri'nin YPG'ye (PKK'ya) verdiği destek tam da bunun için. Amaç Türkiye'yi bir terör koridoruyla güneyden kuşatmak. Bu, hem Türkiye'yi sürekli büyüyen bir terör tehdidi ile karşı karşıya bırakacak, hem de bölgeyle bağını kesmesini icbar edecek bir durum.
ABD'nin "YPG milislerinden oluşan 30 bin kişilik bir sınır gücü kurma" hamlesi Türkiye'nin güneyden kuşatılma siyasetinin en somut ve en son göstergesi.
Afrin, bundan 5 yıl önce YPG tarafından gasp edildi. 2014 başında Aynel Arab ve Cezire ile birlikte burayı "bağımsız bir kanton" olarak ilan etti. O saatten sonra Suriye'nin kuzeyinde adım adım devletleşme çabası içine girdi YPG. DEAŞ'la mücadele adı altında Afrin ve Cezire arasındaki bütün bölgeleri zaptetmek için çalıştı. Bu süreçte en büyük destekçisi ABD oldu. ABD, önce hafif silahlarla, ardından ağır silahlarla teçhiz etti YPG'yi. Amerikalı askerler YPG'li teröristlere eğitim verdi. Dahası ABD, PYD ve YPG'nin uluslararası alanda terör örgütü PKK'nın Suriye'deki uzantıları olarak değil, meşru bir güç olarak algılanması için yoğun bir diplomatik destek sağladı.
ABD Suriye krizini başlangıçta Esed sorunu olarak değerlendirmiş, kısa süre içinde Suriye krizini DEAŞ sorunu olarak görmeye başlamıştı. DEAŞ'la mücadeleyi ise YPG'ye havale etmişti. Fakat bu işin bahanesiydi.
Türkiye ne yazık ki uzun süre YPG'nin bu yayılma planına müdahil olamadı.
Engellemeye çalıştı, ancak sert güç kullanmadı, kullanamadı. Gerekçelerini daha önce de çok tartıştık. Uzun uzadıya tekrar etmeye gerek yok. Türkiye 15 Temmuz sonrasında Fırat Kalkanı Harekâtı'nı yapabildi, zira ordu içindeki FETÖ'cü temizliği doğrudan sahaya yansıdı.
Fırat Kalkanı Harekâtı PKK'nın ABD destekli terör koridoru projesine vurulmuş ilk darbeydi. Eğer bu harekât gerçekleştirilmemiş olsaydı aynı senaryo Cerablus'ta da sahneye konacak ve Türkiye tam anlamıyla güneyinden bir terör koridoruyla kuşatılmış olacaktı. Cerablus DEAŞ'ın elinden YPG marifetiyle alınacak, daha sonra YPG bölgede kalıcı hale gelecekti. Türkiye tarihi bir adım atarak bu kirli planı bozdu.
ABD uzun süre Türkiye'den PKK'nın Suriye'deki yayılmasına göz yummasını istedi.
Sık sık "nasıl Kuzey Irak Kürtleriyle aran iyiyse, Kuzey Suriye Kürtleriyle de aranı düzelt" diye telkinde bulundu.
Kuzey Irak'taki bölücülük projesine Türkiye'nin müdahalesi sonrasında ABD bu söylemden medet ummayı da bir kenara bıraktı. Doğrudan sahada agresif adımlar atmaya başladı.
Türkiye, bugünlerde ABD destekli terör koridoru projesine ikinci bir darbe vurmaya hazırlanıyor. Nitekim birkaç gündür Türk Silahlı Kuvvetleri Afrin'deki YPG mevzilerine top atışları gerçekleştiriyor. Müdahalenin top atışlarıyla sınırlı olmayacağı stratejistlerin ortak kanaati.
Hiç kuşkusuz Türkiye'nin İdlib konuşlanması Afrin'i çevrelemesi noktasında önemli bir imkân oluşturdu. Bununla birlikte bir yandan rejim güçlerinin güneyden Halep'e ve İdlib'e doğru ilerlemeye başlaması İdlib konuşlanmasını tahkim etmeyi gerektiriyor.
Ondan daha da önemlisi ABD'nin YPG'yi ordulaştırma çabası Türkiye'nin Afrin'e yönelmesini ve PKK'ya müdahalesini bir zorunluluk haline getirmiş durumda.
Unutmayalım ki terörü kaynağında kurutma stratejisi Türkiye'nin yeni dönem terörle mücadele konseptinin en önemli parçası.
Bu adım bir yayılma stratejisi yahut idealist bir dış politika adımı değil. Türkiye'nin ulusal çıkarları için atılması gereken son derece realist bir adım...