Anayasa Mahkemesi Mehmet Altan ve Şahin Alpay'ın tutuksuz yargılanmaları gerektiğine hükmetti.
FETÖ ile ilişki ve işbirlikleri dolayısıyla tutuklu yargılanan bu şahıslar daha önce Can Dündar'ın yaptığı gibi AYM'nin kapısını çalmışlar ve ondan medet ummuşlardı. AYM onları yüzüstü bırakmadı.
Bir kez daha siyasi bir karar aldı.
AYM bu kararı alır almaz gözler mahkemeye döndü. Kimileri sanki AYM bir temyiz mahkemesiymiş, davanın görüldüğü esas mahkemeye talimat verebilirmiş gibi mahkemenin Altan ve Alpay'ı derhal salıvermesi gerektiğini iddia ettiler. Hatta Hasan Cemal "Şahin Alpay ve Mehmet Altan'ı almaya gidiyoruz Silivri'ye, darısı hapisteki tüm dostların, gazetecilerin başına..." diye bir tweet attı.
Oysa AYM kararları yönlendirici kararlardır, ilgili mahkemeye talimat niteliği taşımaz. Esas olan, yerinde yargılama ilkesidir. İlgili mahkeme de bunu esas almış ve söz konusu iki şahsın da tutukluluk hallerinin devamına karar vermiştir.
Hepsi bir yana. Anayasa Mahkemesi'nin kurumsal hesabından kalkıştığı bu sosyal medya aktivizmi de neyin nesi? Bu bile tek başına AYM'nin nasıl siyasallaştığını gösteriyor. Öyle anlaşılıyor ki Anayasa Mahkemesi üyeleri kendilerini o göreve layık görenlerin siyasal tasavvurlarını her şeyin üzerinde görüyorlar.
***
ABD TERÖRDEN ARINIP HUKUK DEVLETİ OLUNCAYA KADAR...
Dün Dışişleri Bakanlığı bir seyahat uyarısı yayınladı. Bakanlık, artan terör olaylarını ve ABD makamlarının Türkiye vatandaşlarına yönelik keyfi tutuklamalarını gerekçe göstererek ABD'ye gitmeyi düşünen Türkiye vatandaşlarına dikkatli olmaları çağrısında bulundu.
Görüldüğü gibi Bakanlığın mesajının iki boyutu var. Birinci boyut ABD'deki terör ve şiddet olaylarıyla ilgili.
Açıklama son derece net: "Bombalı veya silahlı terör eylemlerinin yanı sıra, araçların kalabalık üzerine sürülmesi suretiyle gerçekleştirilen saldırıların, şehir merkezleri ile kültürel etkinlikleri, metro istasyonlarını, kamu binalarını, ibadet yerlerini hatta okul kampuslarını hedef almaya devam etmesi muhtemeldir." ABD'de sadece ırkçılıktan kaynaklı şiddet olayları değil, aynı zamanda terör olayları da artıyor. Bunun bireysel sapmayla, tekil travmalarla izah edilebilir bir tarafı yok. Bu ne yazık ki giderek güçlenen bir toplumsal dalga. Bu her şeyden önce Amerikan toplumunu tehdit eden büyük bir sorun. Üniversite kampuslarında, havaalanlarında, camilerde, kiliselerde, metro istasyonlarında saldırılar düzenleniyor, Charlottesville ve New York'ta olduğu gibi araçlar kalabalıklar üzerine sürülerek sivil insanlar katlediliyor.
Dışişleri Bakanlığı'nın seyahat uyarısının ikinci boyutuna gelince. Bakanlık ABD'ye seyahat eden Türk vatandaşlarının muteber olmayan kaynakların ifadelerine dayanılarak keyfi tutuklamalara maruz kaldığını, Türk vatandaşlarına yönelik açılan davalarda, "FETÖ terör örgütü mensubu ya da sempatizanı tanıkların önceden kurgulanmış asılsız iddialarına ve iftiralarına itimat edilmek suretiyle" vatandaşlarımız hakkında adli kararlar verilebildiğini belirtmekte ve bu şartlarda ABD'ye seyahat etmeyi düşünen Türk vatandaşlarını seyahat planlarını gözden geçirmeye, seyahat etmeleri halinde tedbirli davranmaya davet ediyor.
Son derece haklı bir uyarı. Amerikan toplumu terörden ve şiddetten arınıncaya, Türkiye'ye karşı düşmanca tutumundan vazgeçene ve bir hukuk devleti gibi davranana kadar Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu kararlı tavrını sürdürmesi gerekir.