Bu aralar Birleşmiş Milletler'deki Kudüs kararı sonrasında dünya medyasında Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında yüzlerce olumlu haber ve değerlendirmeye rastlıyoruz.
Buna kısmen Batı medyası da dahil. Ama kısmen. Zira İsrail lobisi Batı medyasının önemli bir bölümüne etki etme gücünü elinde bulunduruyor.
Dolayısıyla Batı medyasının kahir ekseriyeti Erdoğan düşmanlığına devam ediyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik bu düşmanca tavırlar 2009'tan, Davos olayının hemen ardından kendisini göstermeye başladı.
Ne var ki benim bugün dikkat çekmek istediğim husus başka.
Batı medyasındaki Erdoğan karşıtı kampanyanın içeriği ilginç biçimde giderek farklılaşıyor. 2009'dan hemen sonra Erdoğan'ı alaşağı etmek için Batı'da FETÖ'nün uydurduğu sahte belge ve istihbarat notlarıyla yoğun bir medya kampanyası başladı. Bu kampanya 2013'ten itibaren somut bir yıpratma savaşıyla birlikte hayatiyetini sürdürdü.
Erdoğan'ı farklı biçim ve zamanlarda İslamcı ajandasını hayata geçirmekle, otoriterlikle ve yolsuzlukla itham ettiler.
Dediğim gibi FETÖ'nün uydurduğu sahte belge ve istihbarat notları sayesinde yaptılar bunu.
15 Temmuz sonrasında Batı medyasındaki Erdoğan karşıtı kampanyaya yeni bir unsur eklendi. Bu da Erdoğan'ın Türkiye'yi Batı'dan uzaklaştırdığı yönündeki iddiaydı. Erdoğan'ın bunu ideolojik saiklerle yaptığı, Türkiye'yi Batı kampından koparıp Doğu kampına doğru sürüklediği öne sürüldü. Sanki ortada bir Batı kampı, bir de Doğu kampı varmış gibi! Türkiye'deki Batıcılar da bu kampanyaya Türkiye eksen değiştiriyor diye destek verdiler.
Şimdilerde Batı medyasındaki Erdoğan karşıtı kampanyada yeni bir vurgu ile karşı karşıya kalıyoruz.
Erdoğan'ın Batı'nın iç çelişkilerinden yararlanmaya çalıştığı, ülkesini bağımsızlaştırmak ve Batı'dan soyutlamak için çabaladığı yönünde bir dizi iddia çıkıyor karşımıza. Mesela AP dün şöyle bir cümle yayınladı: "Erdoğan ülkesini çıkarlarına herkesin saygı gösterdiği büyük, bölgesel, askerî ve ekonomik bir güç yapmayı hedefliyor." Haliyle diyeceksiniz ki "bunda ne var?
Erdoğan bunu tabii ki yapacak, yapmalı." Ki haklısınz. Gelin görün ki bu durum Batı medyası ve onun arkasındaki güç odakları için ciddi bir meydan okuma.
Halbuki içinde bulunduğumuz yeni küresel gerçeklik ortamında ulusal önceliklerini esas almayan, kendi güvenlik kaygılarını merkeze koymayan, bölgesel, askeri ve ekonomik bir güç olmak için uğraşmayan aktörler küçülmek ve hatta bölünmek zorunda kalacaklar. Pek tabii ki onların Türkiye ile ilgili olarak istediği de bu. Erdoğan'ın mücadelesi bu nedenle bir istiklal mücadelesi...
FAZIL SAY'DAN SES YOK!
Fransız piyanist Stephane Biet Türkiye'ye gelmiş, Cumhuriyet Üniversitesi'nde Filistin için bir konser vermiş. Ünlü piyanistimiz Fazıl Say'dan ses yok. Ondan da Filistin için bir konser bekliyoruz. Bir kere de mazlumlardan yana olunuz sayın piyanist!