Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FAHRETTİN ALTUN

Türkiye Avrupa’yı idare etmeli

Dünya değişiyor. Yeni ittifaklar oluşuyor. Yeni çatışma alanları doğuyor. Türkiye, dünyanın yeniden harmanlandığı bu dönemde kendisini emniyete almaya, küresel belirsizlik ortamına rağmen büyümeye çalışıyor.
Rusya, Çin, ABD hattında sorunlarını çözmeye, pragmatik işbirliklerine ve mikro ittifaklara doğru yöneliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 26 günde 6 ülkede dünya liderleriyle Türkiye'nin meselelerini müzakere etmiş olacak.

***
Türkiye'nin merkezi rolü giderek artıyor, Çin'in, Rusya'nın, ABD'nin küresel sistemdeki rolleri de yeniden tanımlanıyor.
Peki ya Avrupa? Avrupa ortada yok!
AB, Almanya, Fransa kendi içine kapanmış halde.
Diyeceksiniz ki onların seçimleri var.
Seçimler hep vardı, yarın da olacak. Ancak şu anda başka bir süreç işliyor. Çok ciddi bir meydan okumayla karşı karşıya Avrupa.
Giderek dünyanın taşrasına dönüşüyor.
Bu haliyle de yeniden merkez olma, dünya siyasetinin yönüne etki etme imkânı yok. İskandinav ülkelerinden, Doğu Avrupa'dan, Baltık Cumhuriyetlerinden bahsetmiyorum. Orta Avrupa'dan ve Atlantik Avrupasından söz ediyorum.
***
Avrupa'nın önündeki sorunlar derin.
Çok ciddi bir ekonomik durgunlukla karşı karşıya Avrupa. Bu durgunluğun yeni bir krizi doğurma ihtimali ise giderek güçleniyor.
1) Trump başkanlığındaki yeni ABD yönetiminin geçmiş ABD yönetimlerinden farklı olarak Avrupa'ya koşulsuz destek vermeyeceği açığa çıkmış durumda.
Bu da Avrupa'nın kendi güvenlik sorunlarını çözmek için yeni çareler üretmesi demek. Bunun başını çekmesi gereken ülke ise Almanya. İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana sürekli kontrol altında tutulan, gerçek anlamıyla kendi ordusu olmayan bir Almanya bunu yapabilir mi?
2) Rusya'nın Avrupa üzerindeki baskısı günden güne artıyor. Soğuk Savaş sonrasında Rusya doğuya doğru itilmişti. Rusya o günden bugüne fiilen 1500 km batıya geldi, Ukrayna'da varlık gösterir hale geldi.
3) Avrupa'da sosyal devlet olgusunun krize girmesi, toplum-devlet ilişkilerini zora sokan bir unsura dönüştü. Radikal ve marjinal hareketlerin arttığı bir Avrupa ile karşı karşıyayız. Aşırı sağın, ırkçılığın, İslam düşmanlığının yükselişi tam da böyle bir ortamda gündeme geliyor.
4) Avrupa birliği projesinden ulusal kimliklere dönüş fikrine doğru hızla yol alınıyor.
Avrupa Birliği bürokrasisinin ulus-devletlerin egemenliklerini gasp ettiği tezi günden güne daha fazla alıcı buluyor.
İngiltere gidişatı gördüğü için kendisine yeni bir güzergâh belirleme kararı aldı.
Fakat onun da sırtında ağır bir yük var.
***
Bu ortamda Avrupa, Türkiye'yi dışlamaya devam ediyor. Avrupa'nın bir siyasi kanadı bunu ideolojik saiklerle yaparken, diğer kanat takatsizliğinden ve politikasızlığından bu sürece destek veriyor.
Oysa bugün giderek kendi içine kapanan Avrupa'nın tek dışa açılma şansı Türkiye'yi bünyesine katabilmekti. Fakat başaramadı. Klasik sömürgecilik çağından tevarüs ettiği kibirden kurtulamadı. Erdoğan düşmanlığını gerekçe göstererek Türkiye'ye karşı hasmane tutum takındı.
Türkiye'de taşlar yerine oturuyor, merkez siyaset yeniden güçleniyorken Avrupa'yı yeni bir siyasal dalgalanma süreci bekliyor.
Avrupalılar uzun süre Türkiye'yi idare ettiler, şimdi sıra Türkiye'nin Avrupa'yı idare etmesinde...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA