Türkiye için tarih hızlı akıyor. Mayıs Türkiye'nin çok önemli stratejik ittifaklar oluşturacağı, kritik işbirliği zeminleri inşa edeceği bir ay olacak.
Bu yazı yayınlandığında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve beraberindeki heyet bugün Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'de olacak.
Cumhurbaşkanı Türkiye-Hindistan İş Forumu'na katılacak, mevkidaşı Pranab Mukherjee, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hamid Ansari ve Başbakan Narendra Modi ile ikili görüşmeler gerçekleştirecek.
Bu, 7 yıl aradan sonra Cumhurbaşkanı düzeyinde Hindistan'a yapılan ilk ziyaret.
Ziyaretin bir diğer önemli yanı da 16 Nisan sonrasında Cumhurbaşkanının ilk yurt dışı seyahati olması.
***
Hindistan dünyanın yedinci büyük ekonomisi konumunda. Hindistan nüfusunun yarısı 25 yaşın altında ve 2020'de dünyanın en genç nüfusunu barındıran ülke olması öngörülüyor.
Türkiye ve Hindistan arasındaki mevcut ticaret hacmi 6.5 milyar dolar. İki ülkenin potansiyeli düşünüldüğünde bu ticaret hacminin en kısa sürede 10 milyar doların üzerine çıkarılması gerekiyor.
Kuvvetle muhtemeldir ki ikili görüşmelerde ticaret hacmini artırmak için yerli para birimiyle ticaretin önünün açılması gündeme gelecek. Bunun yanında turizm alanında çok daha güçlü işbirliklerinin tesisi ve karşılıklı olarak doğrudan yabancı yatırımların artırılması hususları da müzakere edilecek.
İki ülkenin ortak bir özelliği var. Her ikisi de küresel sistemin önüne koyduğu dayatmaları aşmaya, kendi önüne konan ödevleri yapmak yerine, kendisine özgün bir gelecek tasavvuru inşa etmeye çalışıyor.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan Hindistan'dan döndükten bir gün sonra Rusya'ya, 10 gün sonra Çin'e ve hemen ardından ABD'ye gidecek.
Yürütülen bütün kuşatılma girişimlerine, sürdürülen kirli propaganda savaşlarına rağmen Türkiye doğru bildiği yolda ilerlemeye devam ediyor.
Önemli olan Türkiye'nin kendi içinde birliğini korumayı, güçlü liderliğine millet olarak sahip çıkmayı sürdürmesi. Türkiye, Erdoğan liderliğinde tarihsel gecikmişliklerini, geride bırakılmışlıklarını aşmak için yoğun bir mücadele veriyor.
Bu ülke yıllar yılı onu küçük gören, dar ufuklu aktörler tarafından yönetildi. Ne hikmetse küresel aktörler, sömürgeci güçler onları el üstünde tuttu. Hiç birine diktatör demediler mesela. Erdoğan'a karşı sürdürdükleri savaşı onlara karşı vermediler.
Mesele sadece Türkiye'nin uygun görülen rolü elinin tersiyle itmesi de değil. Dünya siyasetinin içine düştüğü krize yönelik en gerçekçi ve en eleştirel söylemleri dillendiren de Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan.
***
Ne diyor Erdoğan? "
Ya mevcut mekanizmalara format atacak ya da karamsarlık virüsünün bünyemizi daha çok sarmasını seyredeceğiz. Ya yeni aktörlerin talep ve önerilerine daha çok kulak kesilecek ya da çözümsüzlük üreten sisteme suni teneffüs yapmaya devam edeceğiz. Ya tabandan gelen değişim rüzgârını yönetecek ya da bu rüzgârın kasırgaya dönüşüp bizleri yok etmesini bekleyeceğiz."
Erdoğan bu cümleleri kurduğunda kimse
karşısına geçip de "
haksızsın" demiyor,
diyemiyor. Onun yerine Erdoğan'ı susturmanın
yollarını arıyorlar.
Oysa Erdoğan, bir hak davanın sesi. Ve o ses kısılmaz, kısılamaz...