Dün elim bir terör saldırısına daha maruz kaldık. Gaziantep'te İl Emniyet Müdürlüğü binası önünde bombalı bir araç patlatıldı.
Saldırıda 2 polis memuru şehit oldu, 18'i polis 23 kişi yaralandı. Şehitlere Allah'tan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum. Yaralıların da bir an önce sağlıklarına kavuşmalarını temenni ediyorum.
Saldırının DAİŞ tarafından yapıldığı yorumları daha baskın. Eğer dünkü terör saldırısının faili DAİŞ ise, o takdirde DAİŞ'in Türkiye'ye yönelik saldırılarında yeni bir safhaya geldiği tespitini yapmamız gerekir.
DAİŞ, Türkiye sınırları içinde gerçekleştirdiği terör saldırılarında önce Suriye'de savaştığı PKK sempatizanlarına yöneldi. HDP'ye destek veren grupları hedef alan kanlı terör saldırıları gerçekleştirdi. Ardından turistleri hedef alan canlı bomba eylemlerine girişti. Bu eylemle ise DAİŞ, ilk defa doğrudan devleti, devletin güvenlik birimlerini hedef almış oldu. Bu durum terör uzmanlarının vurguladığı bir husustu. Devlet de, elbette bu döngünün farkında. Ve DAİŞ'in ne denli önemli bir tehdit olduğunu da biliyor. Bu kapsamda DAİŞ'le ciddi bir mücadele de yürütüyor. Ne var ki Türkiye'nin bu mücadelesi bir başka terör örgütünün, PKK'nın gayretleriyle akamete uğratılmaya çalışıyor.
Ne garip değil mi? PKK, DAİŞ'le savaştığını söylüyor. "DAİŞ'le mücadele" söylemi etrafında Suriye'de kendisine bir alan buluyor. Suriye'de elde ettiği, yahut kendisine armağan edilen kazanımlardan hareketle "terör örgütü" listesinden çıkmaya çalışıyor. Fakat Türkiye'nin DAİŞ'le mücadelesini baltalamak, elini zayıflatmak için elinden geleni yapıyor. Türkiye'nin DAİŞ'e destek verdiği yalanını üretip, uluslararası alanda dolaşıma sokuyor.