Rusya ile gerilim tırmandıkça Erdoğan karşıtı muhalefetin de iştahı kabarıyor.
Hem dışarıda hem içeride, Erdoğan iktidarını kendileri için sorun gören ne kadar insan varsa hepsi gerilim tırmansın, kriz derinleşsin diye dua ediyor.
Sadece dua da etmiyorlar tabii. Krizi çatışmaya doğru sevk etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Fakat işin tuhafı ellerinde de fazla bir şey yok. Bunun en önemli nedeni, Türkiye'nin yayılmacı bir güç olmaması.
Böyle olduğu için de, Türkiye'ye fiili olarak uluslararası alanda operasyon yapma imkânları son derece kısıtlı bir hal alıyor.
Şayet Türkiye, son dönemde bölgede İran gibi yayılmacı bir politika izlesey di o takdirde bugün Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak isteyenlerin atacağı adımlar belliydi.
Türkiye, bir sınır ülkesi olmasına, iç güvenliğine yönelik taşıdığı tehdit potansiyeline ve sınırlarını aşarak gelen 2.5 milyona yakın mülteciye rağmen Suriye krizine askeri araçlarla müdahale etmedi.
Suriye krizine siyasi çözüm üretilmesi noktasında uluslararası koalisyonun oluşması için gayret sarf etti.
Krizin büyüttüğü ve süreç içinde ortaya çıkan DAİŞ gibi tehditlerle de yine uluslararası koalisyon içinde kalarak mücadele etti.
Türkiye, krizlere insani yardım perspektifiyle müdahil oldu ve sorunlarını diplomasi ile çözmeye çalıştı.
Bugün Rusya ile yaşadığımız krizde de ana güzergâhımız diplomasi. Bütün olan bitene rağmen, Türkiye krizi diplomasi ile yönetmeye devam ediyor.
Halihazırda Türkiye düşmanlarının elinde, dişlileri giderek daha fazla gıcırdayan, sık sık tekleyen bir propaganda makinesi var.
Ve bu makine Rusya'da da, ABD'de de, Belçika'da da, İran'da da aynı mamulleri üretiyor.