İnsanın bu memlekette çelik gibi sinirlerinin olması şart. Kendisini süper zeki, muhatabını balık hafızalı sanan uyanıklar biteviye milleti keklemeye çalışıyor.
Adam birkaç ay önce Suriyeli mültecileri kovmaktan bahsediyordu, şimdi "Suriyeli sığınmacılara en fazla biz sahip çıktık" diyor.
Derdi tasası, eli kanlı terör örgütünü büyütmek olan bir diğeri, mikrofonu her eline aldığında "derdimiz barıştır" diyor.
İki hafta önce "savaşı Erdoğan başlatmıştır, biz de mağduruz" diyen terör örgütü yöneticisi, "bağımsız Kürdistan'ı kurma aşamasındayız" diye üfürüyor.
Devleti ele geçirmek için uğraşan kirli bir şebekenin ikram ettikleri belge ve söylemlerle siyaset yapan bir başkası, "milliyetçilik ve devletçilik partimizin ana ilkeleridir" diyor.
Ayakta kalma stratejisini şantaj ve tehdit üzerine kuran, uluslararası çıkar odaklarının siparişi ile meşru kamu otoritesini çökertmeye çalışan çetenin başı, "ahlaklı olmak"tan bahsediyor.
Elbirliğiyle siyasetin alanını kirletip, toplumun üzerindeki yükü artırıyorlar.
Gerçekten de milleti balık hafızalı sanıyorlar!
Anlaşılacak gibi değil ya, hadi bunları anladık diyelim.
Peki ya, yıllardır günlük gazeteler çıkaran, televizyon kanalları işleten bir medya patronunun gözümüzün içine baka baka kendisine asılsız bir tarih yazma çabasına ne diyeceğiz?
***
Aydın Doğan, Cumhurbaşkanına bir "
açık mektup" yazmış, kendisini savunmuş.
Mektupta, Cumhurbaşkanının daha önce kendisine söylediğini ifade ettiği "
öyle dönemler oldu ki, biz hükümet getirdik, hükümet götürdük" sözünü sarfetmediğini iddia etmiş.
"
Hayatım boyunca seçilmiş hiçbir lidere, hiçbir devlet insanına böyle veya bu manaya gelecek bir şey söylemedim" demiş.
Ortada iki farklı kişinin, iki farklı beyanı var.
Cumhurbaşkanı'nın şahitliğine karşı, Aydın Doğan'ın sözünü esas alan varsa buyursun alsın.
Ben almam, zaten mesele de bu değil.
Beni ilgilendiren, Aydın Doğan'ın hangi siyasetçiye hangi cümleyi sarfettiği değil.
Beni ilgilendiren, Doğan medyasının siyaset karşısındaki performansı, demokratik siyasete karşı tutumu.
Mesele, Doğan medyasının vesayet odaklarının demokratik siyasete her müdahalesinde niçin siyaseti değil de, vesayet odaklarını desteklediğidir.
28 Şubat askeri müdahalesinin bir adının da "
medya darbesi" olması acaba nedendir?
AK Parti iktidarına yönelik her "
askeri ayar" çabasında, örneğin 27 Nisan e-muhtırasında Doğan medyası nasıl bir tutum takınmıştır?
Benim için önemli olan, Aydın Doğan medyasının tarafsızlık kisvesi altında en tarafgir yayınları yapmış olması, buna mukabil kendi dışındakileri "
yandaş" diye yaftalamaya çalışmasıdır. Benim için önemli olan, Doğan medyasının kendisini siyasete dizayn verebilecek güç ve meşruiyette görmesidir.
Benim için önemli olan holdingde işler iyi gitmediğinde medya gücünün sopa olarak kullanılması, yapay gündemler oluşturulmasıdır.
Hey gidi, "
mahalle baskısı" günleri, hey!
Ha bir de, benim için önemli olan, Aydın Doğan'ın Ertuğrul Özkök gazeteciliğini yıllarca himaye etmiş ve Türkiye medya kültürünün başına dert etmiş olmasıdır.
Gerisi laf ü güzaf!