Garip şeyler oluyor memleketimde. Murat Karayılan'ın "PKK olarak bittik, bitiyoruz" açıklamaları medyaya düşüyor. Bunun üzerinden 3 gün geçmesine rağmen, Selahattin Demirtaş'tan "Aslında Karayılan şunu demek istemiştir" nevinden tek bir cümle duyamıyoruz.
Tatil diye mi acaba?
***
Efendim, paravan örgütlerin kaderidir, kullanılıp çöpe atılmak.
PKK, tarihi boyunca defalarca kullanılıp çöpe atıldı.
1980'lerde, 90'larda, 2000'lerde uluslararası patronlarına farklı şekillerde hizmet verdi.
Bir parça özerklik ve temiz bir sicil karşılığında yaptı bunu.
Ama ne olduysa patronları PKK'ya bir türlü ücretini ödemedi.
Onu kullanıp kullanıp çöpe attı.
Attı atmasına ama çöpte yok olup gitmesine de göz yummadı.
Bu süreçte PKK, fırsat kollamaktan hiç vazgeçmedi.
Arap baharı baş gösterdiğinde bunu kendisi için bir fırsata çevirmeye kalktı.
"
Halk savaşı başlatıyorum" dedi.
Uluslararası patronlarından bir kez daha söz aldı.
Ancak bir kere daha satıldı.
Türkiye 2012'de çok ağır bir darbe vurdu PKK'ya.
Gelin görün ki PKK'nın uluslararası patronlarından gık bile çıkmadı.
Bu noktadan sonra, yani PKK'ya sahada kaybettirildikten sonra çözüm süreci başlatıldı.
Hükümetin nihai amacı PKK'nın silahsızlandırılması ve terör örgütünün çökertilmesiydi.
2013 Ocak'ında başlayan süreç, aynı yılın mayıs ayında başlayan Gezi protestoları ile durdu.
PKK, uluslararası patronlarından aldığı yeni söz uyarınca bu kez Suriye iç savaşında rol üstlendi.
Bu rol üzerinden PKK, tarihinde hiç yakalamadığı konforu yakaladı.
Rojova kantonları üzerinden özerklik hayaline bir nebze de olsa kavuştuğunu düşündü.
Biraz daha uğraşırsa, sicilini bile temizleyebilirdi!
PKK, Suriye'deki "
kazanım"ını Türkiye'ye taşımak istedi.
7 Haziran seçimleri sonrasında oluştuğunu düşündüğü iktidar boşluğunu fırsat bilerek Türkiye'ye karşı terör eylemlerini başlattı.
PKK, her ne olursa olsun İran'ın desteğini arkasına aldığını düşünüyor, ABD'nin ona arka çıkacağını varsayıyor ve Almanya'nın uluslararası alanda onun PR'ını yapacağını umuyordu.
Peki sonuç ne oldu?
Türkiye, PKK ile mücadele tarihinde hiç olmadığı kadar başarılı bir operasyon başlattı.
Bunun üzerinden daha 2 ay bile geçmeden PKK, Murat Karayılan'ın söylediği noktaya geldi: "
Verdiğimiz zayiatlar artık tahammül sınırlarını aşmıştır. Artık Kandil'de barınamıyoruz. Civardaki diğer kamplarımız da dahil 600-700 kişiyle durumu idare etmeye çalışıyoruz. Çok sayıda kayıp verdik."
ABD, bir kere daha PKK'yı sattı.
PKK'nın dünya sistemi okuması da, Ortadoğu okuması da, Türkiye okuması da bir kere daha çöktü.
Dahası PKK'nın bu okumayı ezber ettirdiği terör sevici yazarçizer tayfası, PKK'ya yardımlaşma derneği muamelesi yapan medya kuruluşları ve PKK propagandası yapan siyasi parti mensupları da açığa düştü.
***
PKK, iki yıldır ABD'nin Türkiye ile kendi arasında "
arabulucu" olmasını istiyor, habire sözü üçüncü göze getiriyordu. ABD'den ümidi kesen PKK, şimdiler AB'ye bel bağlamış vaziyette. "
AB, Türkiye ile bizim aramızda gözlemci olsun, karşılıklı ateşkes yapalım" diyor. Kandil'e gazete gitmiyor anladık da, hani Kobani'de mallarını "
kamulaştırma" adı altında yağmaladığınız mültecilerin halihazırda Avrupa kapılarına dayandığını ve Avrupa'nın tek derdinin bu mülteciler olduğunu da mı duymadınız?
Ümit, fakirin ekmeği, hainin değil ey ağlak devrimciler!