Ülkemiz, bitki örtüsü kadar devrimci tipleri açısından da zengin bir ülke.
Maşallah her on yılda, yeni bir devrimci tipi yetişiyor bu memlekette.
Bugün sizi son zamanların en hızlı yayılan devrimci tipi ile tanıştıracağım.
Ben ona ağlak devrimci diyorum. Birkaç yıldır bizimle.
Şehirde, dağda, sokakta, çarşıda, üniversitede, plazada, her yerde. Ama onun ana yurdu, özerk hayaller ülkesi...
Kendisine hayran, gerisine düşman.
Taksim'de "bu gaz bir harika dostum" diye slogan atarken vücut bulur.
Hakkâri'de "fedai kültürün devrimci savaşıma katkısı"ndan dem vurur.
Washington'da, Brüksel'de "ey Batı uyuma, devrimcine sahip çık" müzakereleri yürütür.
Devrimci abilerinin "isyan için isyan" felsefesini "iktidar için isyan" anlayışı ile ikame eder.
***
Ağlak devrimcinin kendisine doğrultulan silah karşısında tutumu nettir.
Vietnam savaşı pasifistlerine taş çıkarır.
Kaşın biri yukarı kalkar, ağlamaklı bir edayla "
tek derdimiz barış" der. Ama hakkını da teslim etmek lazım. Ağlak devrimci barışı seven, ona karşı güzel duygular besleyen bir kişidir.
Söz kendi elindeki yahut Bese arkadaşın belindeki silaha gelince de "
barış" demeye devam eder.
O vakit, "
barış için sıkıyoruz" sloganı girer devreye.
Suretine, kudretine âşık bir Narcissustur adeta.
Elindeki silahla özerk cumhuriyetler ilan edilir, o cumhuriyetler için Twitter'dan takipçi satın alınır.
Sonra bir şeyler olur, yeniden o kaş yukarı kalkar "
vallahi tek derdimiz barıştır" denir.
Cephede sıkıştıkça "
silahlar sussun" diye bağırılır.
Yine bir şeyler olur ve daha birkaç gün önce, Cizre'de "
halk meclisi eşbaşkanı" sıfatıyla "
bomba gibiyiz" diye açıklama yapan, tehditler savuran kişi, birkaç gün geçtikten sonra "
artık son noktalardayız, attıkları toplarla, attıkları havanlarla, attıkları bombalarla çember daralıyor" diye canlı yayına bağlanıp ağlar.
***
Ağlak devrimci tipinin tek temsilcisi "
sahadakiler" de değildir.
Ağlak devrimci tipinin bir versiyonu da "
salondakiler"dir.
Sahadakiler savaşır, salondakiler alkışlar.
Sahadakiler alkışlarla coşar, salondakiler sahadakilerle.
Sahadakilerin eli silahlı, yüzü façalıdır.
Salondakilerin elinde bazen kalem (yazı kalemi, göz kalemi vb.) vardır, bazen mikrofon.
Onlar da "
Türk sömürgeciliğine karşı savaş"tan, "
Erdoğan diktatörlüğünü devirmek"ten bahsederler.
Bu tipin ağlaklığı, sadece sıkışınca ağlamasından kaynaklanmaz.
Kendi dışındaki herkesi de böyle "
ağlak" ve "
naif" görür.
Cizre kapısında bir beyaz gömlek, üç volümü yüksek cümle ile polisin önünde el pençe divan duracağını sanan fakat "
biz İçişleri Bakanlığı Genelgesi'ni uyguladık, takdir sizin bundan sonra" tehdidini duyduğunda başını önüne eğip geri dönen Demirtaş bir ağlak devrimcidir.
Sosyal medyada Cumhurbaşkanı'na galiz küfürler yazıp, sonra Cumhurbaşkanı'na hakaret suçlaması ile karşı karşıya kaldıklarında kıvıranlar, "
Öcalan"ı, "
kaynanaları"nı, "
kız arkadaşları"nı kastettiklerini söyleyenler "
ağlak devrimciler"dir.
Ey ağlak devrimci, unutma, devrimci ağlamaz!