İzmir'de Lozan Meydanı'ndan Montrö'ye doğru giderken, refüjde yer alan Şair Eşref'in, kaidesi biraz kaymış büstü, bana bu önemli, özel kişiyi yeniden hatırlattı.
İzmirli yılları da, kentin ve kendisinin hayatında önem taşıyan Şair Eşref, hem Türk edebiyatının bir hiciv ustası, hem de döneminin çürümeye başkaldıran en isyankar isimlerinden biriydi.
İşte tam da bu nedenle; gün geldi hapse mahkum oldu, gün geldi Mısır'a kaçmak zorunda kaldı, gün geldi sürgünlük yaşadı.
Türk edebiyatına kazandırdığı eserlerden ise söz etmiyorum.
KEYİFLİ ANLATILAR
Gününü, tanık olduğu siyasal çürümeye başkaldırarak; bu haklı isyanını, keskin, zeka dolu ironisiyle birleştiren, çok ender bir isimdi Şair Eşref.
Kamuda da uzun yıllar görev yapan Şair Eşref'in, bu yıllarına ilişkin onlarca keyifli anlatı da vardır. Bunlardan bir kaçını aktarayım size:
Şair Eşref Kırkağaç ilçesi kaymakamlığına atanmış.
Halkın "hükümet binası" dediği binaya bir gelmiş ki bina demeye yüz tanık istiyor.
Yani her yer dökülmekte, merdivenler gıcırdamakta; bir de yağmur yağınca, bütün bina sular içinde. Memurlar şemsiye altında çalışıyor.
Eşref hemen Dahiliye Nezareti'ne (İçişleri Bakanlığı) detaylı bir yazıyla durumu bildiriyor.
Bürokrasi o zamanda da aynı bürokrasi.
Bakanlık tatmin olmuyor, soruyor:
-"Binada nasıl ve nereleri akıyor?" diye...
Şair Eşref ilk yazışmasında gerekli detayları anlattığı inancında ve sözü kısa kesiyor:
-"Binanın çeşitli yerleri akıyor"
Bakanlıktan bir yazı daha:
-"Binanın nerelerinin aktığının ayrı ayrı yazılması..."
Şair Eşref'ten karşılık: