Geçtiğimiz günlerde, yine önceki yazılarıma ek, yeni bir 'yaratıcı kent' yazısı kaleme almış, konuyu gündemde tutacağımı vurgulamıştım. Yazım, UNESCO'nun 2007 yılından günümüze dek uzanan "yaratıcı kentler ağı"nı aktarıyor, "İzmir yaratıcı bir kent olabilir mi?" diye soruyordu.
EXPO'yu kazanma hedefi ve gücü olan İzmir'in, bu amacı da kucaklayacak yeni açılımları desteklemesi gerektiğine inanıyorum. Bu nedenle, yukardaki soruyu, kamuoyunda daha çok tartışılması için, bazen gündemde tutma çabasını sürdüreceğim.
Nitekim, İzmir yaratıcı bir kent olabilir mi yaklaşımı; uzman isimlerin de dikkatini çekti.
Ayrıca yine aynı konuda, okurlardan çok sayıda 'mail' geldi.
1.3 TRİLYON DOLAR
Okurların sorularıyla ilgili bir noktayı, daha net aydınlatmaya çalışayım. Günümüzde 'yaratıcı endüstriler' daha çok; kültürel miras, sinema dahil, görsel ve sahne sanatları, yazılı ve görsel medya, animasyon, internet, video oyunları, tasarım, reklamcılık ve mimarlığı içeriyor.
İzmir'in de, bu alanlardan birinde ya da daha fazlasında, 'yaratıcı kentler ağının' bir zinciri olabileceğini düşünüyorum.
Bu konuda ciddi fikri katkı geliştiren, İngiltere Manchester Üniversitesi'nden Prof. Dr. İsmail Ertürk gibi çok değerli isimlerin verdiği bilgiler ve UNESCO verileri; yaratıcı endüstriler toplamının, dünyada tam 1.3 trilyon dolarlık bir büyüklükte olduğunu gösteriyor.
ERTÜRK'ÜN ÖĞRETTİĞİ
Yine aynı veriler, bu sektörlerin yüzde 10 büyüme hızı ile diğerlerine oranla, en çok büyüyen olduğuna da dikkat çekiyor. İzmir'in bu alanda nerede durabileceğine ilişkin ise değerli bilim insanı Prof. Dr.
İsmail Ertürk'ün 'çok özet görüşünü' de aktarayım:
"İzmir, kentsel kalkınmasını, zaten biricik olan kültürel ve tarihsel zenginliklerini 'yaratıcı ekonomi' ve 'yaratıcı kent' çerçevesinde değerlendirerek bir, 'yaratıcı dünya kenti' olmak üzerine kurmalıdır.
Böyle bir strateji, İzmir'e hem uluslararası, hem de ulusal yatırımları çekmede yarar sağlayacaktır."
Elbette bu stratejinin nasıl kurgulanacağı, kentin hangi aktörlerinin bu işin öncüsü olabileceği, zaten en hassas ve üzerinde en çok düşünülmesi, irdelenmesi gereken konu.
Belki de sahici bir ortak akıl yaratmak gerekiyor.
SEVİNÇ DUYARIZ ama ...
İzmir Büyükşehir Belediyesi davasında, birçok insan gibi masumiyetine inandığım, sevgili Ali Sabuktay da, son yazım üzerine Buca Cezaevinden bir mektup göndermiş.
Ali Sabuktay; "İşlediğin konu, Kocaoğlu'nun 2009 seçim bildirgesinde, İzmir'in 'UNESCO yaratıcı kentler ağının' bir üyesi olma hedefi, tam da senin cümlelerini andıran bir dille yer almıştı" diyor. Ardından hedefi ve yapılmak istenenleri detaylı anlatıyor. Elbette bu bakış açısından, ancak sevinç duyarız. Ama en önemli olan, kentin tüm aktörlerinin bu yaklaşımı içselleştirmesi. Somut adımların çoğalması. İşte bu olabiliyor mu? Emin değilim.