Mutlak hakikat bilgisinin, acaba ne kadarının farkındayız? Neyi, ne kadar bilebiliyoruz. Neyin, ne çok farkındayız. Olayların bizim tarafımızdan algılanan yanı bir yerde duruyor; yaşadıklarımızın manası başka bir yerde; bu uçların arasında, hangi farkındalığı taşıyoruz? Bu önemli, aslında önemli olduğu kadar değerli.
***
Bilir misiniz,
Arap edebiyatı ne çok zengindir. Örneğin
şiirin tarihi, Arap edebiyatında
fırtınalı çöllerin varlığı kadar eski ve gizemli. 'Laedri', Arapça'da
"bilinmeyen" anlamına geliyormuş. Aynı zamanda zengin Arap edebiyatında ve Arap şiirinde, yazarı belli olmayan eserler, "laedri" imzası taşıyor.
Bazen bilgelik sızan, 'laedri'lere rastlanıyor.
***
Bunu yansıtan 'laedri'lerin farkındalığı, günümüzde bile hala tazeliğini; güzellikle, anlamla buluşturarak; insanı düşündüren bir noktada koruyor.
"Adam, adamdır eğer olmazsa bile bir pulu
Eşek yine eşektir, atlastan olsa çulu" denen 'laedri'de olduğu gibi.
***
Der ki bir başka 'laedri'de:
"Güden çoban sürüyü döndürünce ters yöne Geçmez mi sürüdeki topal koyun en öne.
" Düşündüren bir başkasında belirtildiği gibi:
"Çağrıldığın yere erinme Çağrılmadığın yere görünme."
***
Daldan dala atlayalım.
Bir bilgeye sormuşlar:
"Bir insana düşen ilk iş nedir?"
"Cevap gayet açıktır" demiş bilge:
"İnsanın kendisi olmak."
***
Bir başka bilgeye de sormuşlar:
"Yoksulluk kaç gün sürer?"
"Kırk gün" diye cevap vermiş bilge.
"Peki" demişler;
"Kırk günden sonra ne olur?"
Sakin cevap vermiş;
"Alışırsınız" diye.
***
Büyük Fransız yazar Victor Hugo'ya sormuşlar:
"Yaşlılık yıllarında neden kendinizi bu kadar çok yoruyorsunuz?" diye.
Victor Hugo, gülümseyerek yanıt vermiş:
"Dinlenmek için önümde sonsuz bir hayat var."
***
Akıp giden bu hayat bilmecesinde.
Sezmek, hissetmek, anlamak, düşünmek yokuşlarında.
Hakikatin farkındalığıyla, en güzeli,
içten sevgiyle kucaklamak her şeyi;
bu dağınık notlarda da...