Günümüzden 32 yıl önce gerçekleşen 12 Eylül askeri darbesinin mimarı Kenan Evren ile ikinci etkin ismi Tahsin Şahinkaya hakkındaki darbe iddianamesinin kabul edilmesi, kafası karışık bazı insanları şaşırttı. Çok yazık. Çünkü yaşları ilerlemiş olsa da, kanlı askeri darbenin mimarlarının yargılanması için atılan minnacık bir adım bile, Türkiye'de demokrasi açısından büyük kazançtır. En azından bu iki ismin adalet önüne çıkması, bu ülkede 12 Eylül askeri darbesi ile aileleri dağılan, işkencede ölen, gözaltında kaybolan, cezaevlerinde yitmiş gitmiş, ömürleri hüzün rüzgarları arasında çürümüş, fırtınalarda haksızca savrulmuş, farklı görüşlerden binlerce insana karşı büyük bir borçtur. 12 Eylül ile hesaplaşmak, aslında bu anlamda insanlık borcudur. Türkiye'nin hala yaşamakta olduğu sorunların en temel nedenlerinden biri de, ne yazık ki 12 Eylül ile bu yüzleşmesinin yıllardır hep ertelenmesidir.
Gerçek 'demokrasi bilincinden' yoksunluk ya da öznesi 'sadece kendimiz olduğunda' 'demokratlık anlayışı'; İzmir gibi özgürlükçü bir kentte bile, Kenan Evren'i darbe sonrası yıllarında da alkışlayan çarpık bir zihniyet üretmişti.
Oysa 'evrensel anlamda demokrasiyi' anlamak için, ille de acı yaşamak gerekmiyor. Ama bizde demokrasinin değeri, ancak 'acı' yaşandıktan sonra algılanıyor.
"Şimdi durup dururken Evren'i yargılamak nereden çıktı?" diyen insanlarımıza; o günleri yaşayanların 'çok buruk penceresinden', bazı gerçekleri üzülerek, kısaca hatırlatmak isterim:
Askeri darbeyi izleyen üç yıl içinde, gözaltında ve cezaevlerinde, gördükleri insanlık dışı uygulama, yapılan işkenceler nedeniyle, ölen insanların toplam sayısı 200 civarındaydı.
Beşli konsey, tüm ülkeye kan kusturmuştu.
Haklarında idam cezası istenen yedi bin kişiden 50'si asılmıştı.
Darbe nedeniyle tam 650 bin kişi, uzun süreli gözaltına alınmıştı.
Yine açılan 200 binin üzerindeki davada, tam 230 bin kişi yargılanmıştı.
Darbe sonrası gözaltına alınan gencecik insanlara yapılan işkencelerin ne olduğunu yazmak, tarif etmek, üstü örtülen o vahşi, çirkin karanlığı, o mağdurların ruhlarında kalan gri izleri algılamak ise çok zor. Uzun yıllar boyunca hapishanelerde tutulan, binlerce insanın hikayesini anlatmak, yaşadıkları travmayı özetleyerek aktarmak, zaten mümkün değil. Konuya hala "askeri darbe ile bir günde ülke kurtuldu" diye bakanlara; ülkeyi kaosa sürükleyebilmek için dışarıdan düzenlenen oyunları; darbeye zemin hazırlayabilmek için bilinçlice yaratılan koşulları; kardeş kavgasının kışkırtıldığı günleri; son olarak 'İzmir İnciraltı yurdu' olayı dahil, yapılan organize katliamları, bir kez daha dikkatlice incelemelerini öneriyorum. Çünkü tarihin tozlu sayfaları çoktan açıldı; bu sürecin nasıl geliştiği, askeri darbenin neden ve kimler istediği için yapıldığı, artık tüm belgeleriyle ortada.
Bu nedenle, bu büyük insanlık suçunu işleyenlerin, geç de olsa yargılanması için atılan bu adım, sadece 'demokrasinin' değerinin bilinmesi açısından bile önem taşıyor.