İzmir'de bazı kurumların çok değerli temsilcileri tarafından gündeme getirilen tartışmaların bir bölümü, doğaldır, bazen hayal kırıklığı yaratabiliyor. Örnek vermek gerekirse; İZSİAD Başkanı İlknur Denizli'nin Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir'i İzmir'e davetiyle; TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner'in Diyarbakır'da katıldığı bir toplantıda halay çekişini; İzmir'de günler sonra hala tartışma konusu yapıyor olmak hem tartışanlara hem de İzmir'e uymuyor. Bu konuda, ne söylense, ikna edici, inandırıcı, evrensel demokratik değerlerle bütünleştirici olmuyor.
Elbette düşüncelere saygı duyarız, duymaya devam edeceğiz. Elbette bazen, bazı konularda aynı şeyi düşünmediğimiz insanlar da, bizim için çok değerli, saygındır.
Bu tablo, zaten demokrasinin gereği. İnsan, eğer aynı şeyi düşünmediği insanları da sever, dinler ve onlara değer verirse, yücelir. Başkalarını yüceltebilir.
***
Zaten böyle olamaması, her cepheden çok ses çıkaran Türkiye'nin, gerçek demokrasi anlayışının bir eksikliği. Ama yine de yukarıdaki iki örneği, İzmir'de hala tartışılır konumda görmek, sadece biraz kafa karışıklığı ile açıklanabilir.
İzmir, dev tarihsel mirasının şemsiyesi altında; özgürlüklerin, demokrasinin, hoş görünün, sevginin, barış içinde yaşamanın, barış duygusunun ağırlıklı öne çıktığı; onlarca kültür ve milletle hep bir arada, dinlerin kardeşliğine bile iyilik ve güzellikle tanıklık yapmış; farklılıkları en güzel yanlarıyla yaşamış, yaşamayı sürdüren bir şehir.
İzmir farklılıkları huzur içinde yaşamayı yeni değil, yüzyıllardır başarmış özel bir şehir.
İzmir tarihsel anlamda da hem Akdenizli hem Egeli hem Avrupalı hem modern hem kozmopolit hem de barışçı, sevgi dolu bir şehir. Şimdi böylesine özel bir şehirde; üstelik yıllardır kanlı bir savaşın kıyısında kalmış, gencecik insanlarını bir iç savaşta yitirmiş, şehitlerin gölgesindeki bir ülkede hem de şu ya da bu şekilde bu acı sorunu çözmek, kim olursa olsun tüm siyasetçilerin, herkesin insanlık göreviyken;
Diyarbakır Belediye Başkanı'nın olası bir İzmir ziyaretinden neden rahatsızlık duyulsun.
***
Bırakalım, Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir de gelsin, kendisini, ne düşündüğünü anlatsın İzmir'de; Güneydoğu'nun diğer bütün belediye başkanları da.
Bırakalım, TÜSİAD Başkanı da halay çeksin Diyarbakır'da, başka başkanlar da.
Çünkü böyle düşünmediğimiz, empatiye dayalı bu somut yaklaşıma uzak kaldığımız sürece; bu vatanın sınırlarındaki bir şehri, o şehrin insanlarını, hiç istemeden daha baştan
'öteki' görüp, farkında olmasak da, İzmir ile bütünleşemeyecek bir
'ayrımcılık' yapmış oluruz. Şunu bilmek gerekir ki Türkiye'yi zor bir süreç bekliyor. Kürt konusu, önümüzde dağ gibi duruyor. Türkiye bu sorununu
'barışçı' bir şekilde çözmeden, ileriye gidemeyecek. Bunun üstünü ne kadar örtersek örtelim; bu gerçekten ne çok kaçarsak kaçalım, bizi her noktada yakalayacaktır. Türkiye önümüzdeki günlerde bu sorunu tartışmayı sürdürecek.
İzmir, işte bu tartışmalar yaşanırken,
'empati' yaparak, sağduyuyu öne çıkarak, herkesi dinleyerek; kökleriyle, kendisine miras kalan, barışçı, demokrat özellikleriyle kucaklaşıp; bu anlamda da, örnek şehir olabilir. İzmir'in, milliyetçisine de, sağcısına da, sosyal demokratına da, sosyalistine de, ulusalcısına da, siyasete uzak duranına da, muhafazakarına da, işte bu tutum uyar. Böylece güzel İzmir, farklılığını yine gösterir; bazı dostların farkında olmadan dillendirdiği 'ayrımcılık'ta değil,
'birleşimcilik'te birleşir.