Napolyon Bonapart dünya harp tarihinin en bilinen isimlerinden biridir. 1796'dan itibaren dünya harp sahnesinde önemli bir yere sahip olan Napolyon, 1797'de Avrupa harp sahnesine çıktı ve 1815'te Waterloo'da müttefik birlikler tarafından mağlup edilinceye kadar dünya savaş sahnesinin merkezindeki isim oldu.
Dünya harp teknolojisine getirdiği yenilikler ile 1800'de Marengo'da, 1805'te Austerlitz'de ve Ulm'de, 1806'da Jena'da, 1809'da Wagram'da elde ettiği galibiyetler, Napolyon'un Avrupa harp tarihinde büyük bir övgüyle anılmasını sağladı. O, Fransız milli kimliğinde de "Avrupa'yı işgal eden büyük Fransız" olarak önemli bir yer edinir. Nitekim eski askerler ve Fransız gazilerinin onuruna oluşturulan Paris'teki Les Invalides semtinde kendisi için antik çağdakilere benzer bir anıt mezar inşa edilmiş ve yapının tam ortasına Napolyon'un lahdi konulmuştu.
NAPOLYON'UN VASİYETNAMESİ
Napolyon'un bu kadar ön plana çıkartılmasında kendisinin St. Helena Adası'nda tutsakken kaleme aldığı 15 Nisan 1821 tarihli vasiyetnamesinin büyük etkisi vardır. Bu vasiyetnamede Napolyon, Fransız milletinin bir parçası olduğunu söylemiş ve oğlundan bir Fransız prensi olduğunu hiçbir zaman unutmamasını ve gelecekte Fransa'yla hiçbir şekilde savaşmamasını istemiştir.
Napolyon'un vasiyetnamesi bir propaganda makinesi gibi kullanıldı. O vasiyetnamesinde Fransız İhtilali'nin gerçek ruhunu kendisinin yansıttığını, hak eden herkesin vatandaşlık bazlı liyakat sistemi sayesinde müdür, bakan hatta kral bile olabileceğini söylemişti. Getirdiği kanunlar, bu eşitliğe ve ülkede bir orta sınıfın oluşmasına katkı sağladığı için Napolyon'un mirası ülke genelinde olumlu bir şekilde yankı buldu.
Nitekim amcası Napolyon kadar askeri ve idari yeteneklere sahip bulunmayan yeğen Louis Bonapart, sırf akrabalık nedeniyle 1848'de Fransa'da yaşanan büyük siyasal kriz ortamında büyük bir oy oranıyla cumhurbaşkanı seçilip 1852'de kendini Fransa İmparatoru ilan etti. Ancak Prusya karşısında ülkesini bir felakete sürükledi.
Napolyon, Rusya'dan dönerken.
TOPRAKLARINI KAYBETTİ
Bütün parlaklığına rağmen tarihsel mirası dikkatli şekilde incelendiğinde ünlü komutanın hem Fransa'nın güç kaybetmesine neden olduğu hem de Avrupa'yı kan gölüne döndürdüğü ortaya çıkar. Öncelikle 1815'te savaş bittiğinde Fransa 700 milyon frank gibi devasa tazminat ödemeye mecbur bırakılmıştı.
Fransa'nın sınırları 1 Ocak 1790'daki konumuna geri dönmüş ve Napolyon öncesi kazanımlar da kaybedilmişti. Ancak Fransa'nın asıl kayıpları Kıta Avrupası dışında gerçekleşen toprak kayıplarıydı. Napolyon 1803'te 2 milyon 140 bin kilometrekarelik Louisiana topraklarını, Amerika Birleşik Devletleri'ne satmıştı. Karayipler'de bulunan Saint Lucia, Tobago, Britanya tarafından ilhak edildi, Seyşel Adaları da İngiltere'nin kontrolüne geçti.
Napolyon'un Avrupa genelindeki iddiası halkların özgürleştirilmesiydi, ancak işgal ettiği yerlere kendi kardeşlerini kral olarak tayin edip buralarda kukla rejimler kurdu. Amacı da bu ülkelerin mali ve manevi kaynaklarını Fransa'ya aktarmaktı. Ancak aktarım sırasında bu ülkelerdeki zenginliklerin, doğal ve tarihi mirasların bir kısmı kaybolurken, ülkelerindeki mali ve maddi objeleri kaybeden toplumlar Fransa'ya karşı bilendi.
O döneme kadar şehir devletleri içinde kavgayla uğraşan İtalyanların milli devlet anlayışının doğmasında Fransa'nın kukla yönetiminin büyük tesiri vardı. İspanyol milliyetçiliğinin uyanışında da yine Napolyon dönemindeki yönetim anlayışı etkiliydi.
Fransa bu dönemde çok büyük bir coğrafyayı birleştirmesine rağmen, kıta genelindeki ekonomik sorunlara çare bulunamadı. Batı Avrupa'nın Fransa çatısı altında birleşmesi, doğal bir ortak pazara, üretim ve dağıtımın gelişmesine imkân sağlamadığı gibi kıta ablukasının etkisiyle Avrupa'daki ekonomik canlılık zayıfladı.
Napolyon
DIŞ TİCARET ÇÖKTÜ
Napolyon'un savaşlarının bir olumsuz etkisi de "demografi", yani nüfus üzerineydi. Sanayi inkılabıyla beraber hızlı nüfus artışının görüldüğü Batı toplumlarında bu dönemde nüfus artış hızı yavaşladı. 1800 yılında 29 milyon olan Fransa nüfusu 15 yıllık süreç içerisinde yüzde 5.8 artışla 30.7 milyona çıktı.
Halbuki bir sonraki 15 yılı kapsayan 1815-1830 arası dönemde nüfus artış hızı yüzde 8.5 olarak gerçekleşmişti. Demografinin yavaşlaması, ekonomik çarkların da ilerleyişini durdurdu. Ülkenin sürekli savaş halinde olması, sermayenin yatırım yapmamasına, yabancı müteşebbislerin ise ülkeden tamamen uzak durmasına sebep oldu.
Finansmanın kıtlığı, sermayeyi büyüyemez hâle getirdi. Ancak bu dönemde askeri ihtiyaçlar doğrultusunda, harp sanayiini besleyen belirli endüstriler harekete geçmişti. Deniz savaşlarının ticaret için yarattığı engeller, tipik örneği şeker pancarı üretimi olan alternatif ekonomik faaliyetlerin gelişmesine olanak sağladı. Ancak deniz savaşının genel sonucu olarak Atlantik limanları büyük zarar gördüğü için Fransız dış ticareti çöktü.
Ticaretteki azalma, İngiltere'den teknoloji transferini engelleyip ülke sanayii için arz sıkıntılarına yol açtı. Mesela, tekstil sanayiinin temel hammaddesi olan pamuk Fransa'da, İngiltere'ye göre dört kat daha pahalıydı.
Napolyon'un mezarı.
2.5 MİLYON KİŞİ ÖLDÜ
Savaşın en büyük maliyeti ise Fransa'da yaşanan insan gücüydü. Fransa'nın 1792-1815 yılları arasında tam olarak ne kadar asker kaybettiği hâlâ tartışmalı bir konudur. Bu savaşlar sırasında 3 milyon Fransız karada ve denizde olmak üzere farklı cephelerde savaştı. Çatışmalarda ölen insan sayısının 600 bin ile 1 milyon 300 bin arasında olduğu düşünülüyor. Ancak genel kanaat bu sayının 900 bin civarında olduğudur.
Ölen 900 bin kişiden ise 600 bini Napolyon'un Fransa'nın başında olduğu dönemde kaybedildi. Savaşta ölenlerin dışında açlık, yoksulluk, kayıp, kötü muamele, salgın hastalık, esaret, iklim şartları, hijyen eksikliği, bakımsızlık gibi farklı sebeplerle gerçekleşen zayiatın sayısı ise çok daha fazlaydı. Bu 3 milyon askerden yaklaşık 2 milyonu zaman içinde savaşamaz hale gelmişti.
Bu büyük kayba en net örneklerden biri 1812'de gerçekleşen Rusya seferiydi. Fransızlar yaklaşık 500 bin kişilik "Grand Armee", yani Büyük Ordu ile başladıkları bu seferden dönerken Napolyon'un yanında sadece birkaç bin kişi kalmıştı. Napolyon'un karşısındaki ittifak güçlerinin de en az Fransız ordusu kadar ölüm ve zayiatı vardı ki bu dönemde sivil kayıplarla beraber tüm Avrupa'da ölen insan sayısının 2.5 milyon kişi olduğu tahmin ediliyor.
Napolyon sürgüne gönderiliyor.
ALMANYA DOĞDU
Napolyon'un bozguna uğraması, Fransa'yı stratejik anlamda da zayıflatmıştı. Okyanuslarda ve Amerika, Okyanusya gibi yeni dünya kıtalarında İngiltere'yle mücadele eden Fransa, Napolyon'dan sonra bu iddiasını kaybetti. Avrupa'da ise o tarihe kadar tartışmasız en büyük kara kuvveti olan Fransa, büyük ölçüde pasifize oldu.
Savaştan sonra işgal bölgelerine taksim edilen Fransa'nın siyasi gücünü dengelemek için bugünkü Belçika ile Hollanda toprakları birleştirilip Netherlands (Alçak Rakımlı Ülke) adı altında bir tampon devlet kuruldu. Belçika bu devletten bir süre sonra ayrılsa da Belçika'nın bağımsızlığını ve toprak bütünlüğü Britanya garanti ettiği için, daha evvel Fransa'nın sınırlarında yaşayan Valon (etnik Fransız grup) nüfus, anavatanın dışında kaldı.
Bu süreçte bir Alman devleti olan Prusya, büyük bir yükseliş gerçekleştirdi ve 19. yüzyılın son çeyreğinde Kıta Avrupası'nın en güçlü devleti Fransa yerine Almanya oldu.
KITA ABLUKASINA OSMANLI DÂHİL EDİLMEDİ
"Kıta ablukası" anlamına gelen "Blocus Continental", Fransa'nın 1806'da Prusyalıları Jena'da mağlup etmesinden hemen sonra hayata geçmiş bir uygulamaydı. Fransızlar bu zaferden sonra Berlin'e girince 21 Kasım 1806'da Berlin Kararnamesi ile Fransa'nın ya da müttefiklerinin topraklarında bulunan tüm İngiliz tebaası savaş esiri olarak tutuklanacak ve tüm İngiliz mallarına el konulacaktı. Kararnameye aykırı hareket ettiği belirlenen ve İngiltere'nin ya da sömürgelerinin bir limanından kıtanın bir limanına yanaşan her gemi, İngiliz malıymış gibi muamele görecek ve dolayısıyla tüm yüküyle birlikte müsadereye tabi tutulacaktı.
Fransa bu blokajı Britanya'ya iktisaden nefes aldırmamak için uygulamış ancak ticaretin durması sebebiyle özellikle Fransa ile müttefik veya müttefik olmak zorunda kalan ülkelerde ekonomi büyük bir darboğaza girmişti. Napolyon, 1807'de Milano Fermanı'nı ilan ederek kıta ablukasının kapsamını bütün Avrupa'ya genişletti.
Napolyon'un bu ambargo uygulamasına direnen Portekiz ise savaş boyunca Britanya'nın soluk borusu gibi bir rol üstlendi. Napolyon, Osmanlı İmparatorluğu'nu bu ambargo sistemine dâhil etmemişti. Kıta ablukası, savaşın ilk başlarında fazla zarar görmeyen İngiliz ekonomisini özellikle 1810-1812 arası çok olumsuz etkiledi ve Britanya'da işsizlik oranları ile enflasyon arttı. 1810'da yüzde 2.86 olan enflasyon yüzde 13.57'ye çıktı.