Osmanlı şehirlerinde 19. yüzyılın ilk çeyreğine kadar yargı, kolluk ve belediye hizmetleri kadılar tarafından yerine getirildi. II. Mahmud, 1826'da Yeniçeri Ocağı'nı ortadan kaldırdıktan sonra İhtisab Nezareti'ni kurarak İstanbul ve diğer şehirlerde güvenlik işleri, esnafın teftişi ve vergi toplanması gibi görevleri bu nezarete devretti. Osmanlı döneminde belediyelerle ilgili geniş bilgi için Osman Nuri Ergin, Tarkan Oktay ve İlber Ortaylı hocamızın araştırmalarına bakılabilir.
ŞEHREMANETİ KURULDU
İhtisab Nezareti 1851'de kaldırıldıysa da bir süre sonra tekrar kuruldu. Şehirlerin idaresinde yetersiz kalan İhtisab Nezareti, 16 Ağustos 1855'te tekrar lağvedildi ve İstanbul Şehremaneti kuruldu. İstanbul başta olmak üzere şehirlerin asayiş, imar, su, kanalizasyon, sağlık, temizlik, aydınlatma gibi sorunlarının çözümlenmesi için belediye örgütlenmesine ihtiyaç olduğu düşünülmüştü. Şehremaneti, şehirde zaruri ihtiyaç maddelerinin sağlanmasına ve bulundurulmasına dikkat edecek, narh koyacak ve uygulatacak, yol ve kaldırım yaptırıp onaracak, temizlik işlerini, esnafın kontrolünü üstlenecekti. Ayrıca, vergileri toplayıp hazineye teslim edecekti.
Beyoğlu Belediyesi
Şehremanetinin karar ve yürütme organları, şehremini ve şehir meclisinden oluşmaktaydı. Şehremini, Bâbıâli'nin, yani hükümetin seçimi ve padişahın iradesiyle tayin ediliyordu. Şehremini, şehir meclisine başkanlık ederek alınan kararları uygulayacak, yardımcıları ile birlikte çarşı, pazar ve sokakları teftiş edecekti. Amasya Mutasarrıfı Salih Paşa ilk şehremini olarak atandı.
Şehremanetinin karar ve istişare organı olan şehir meclisi, "İstanbul'da oturan her sınıf tebâ-yı Osmanî'den ve esnafın muteber ve mutemedinden tayin edilecek" üyelerden oluşacaktı. Şehir meclisi, yol ve kaldırım yapımına, temizlik düzenine ilişkin hizmetleri düzenleyecek ve bunlar için nizamnâme taslakları hazırlayarak Bâbıâli'ye sunacaktı. Bunlar padişahın onayıyla yürürlüğe girecekti.
ALTINCI BELEDİYE DAİRESİ
Şehremanetinin gelir kaynakları yetersizdi. Bu yüzden şehremaneti, ilk yıllarında istenen başarıyı sergileyemedi. 1856'da belediye örgütünün yeniden kurulması için öneri ve projeleri görüşüp uygulamaya koymak üzere "İntizam-ı Şehir Komisyonu" kuruldu. Komisyon, Bâbıâli'ye, İstanbul'un istenen düzeye çıkması için, kaldırım ve kanalizasyonun yapılması, sokakların temizliğinin sağlanması, cadde ve meydanların aydınlatılması ve yolların genişletilmesini öneren bir mazbata sundu. Komisyon bu işlerin yapılabilmesi için, belediyeye ayrılacak gelir kaynaklarını da belirtmişti.
Belediye hizmetleri için şehir halkından bazı yeni vergiler alınması ve bazı kaynakların belediyeye tahsisi gerekliydi. İstanbul sınırları içindeki alan 14 belediye dairesine ayrılacaktı. Komisyon bunun için bir nizamnâme hazırlayarak Bâbıâli'ye sundu. Hükümet, İstanbul'u 14 daireye ayırmakla beraber, "Altıncı Belediye Dairesi" olarak adlandırılan Beyoğlu- Galata semti haricinde yeni bir belediye teşkilatı oluşturamadı. Bu numaralandırmanın ilham kaynağı Paris'ti. O tarihte Fransa başkentinin en seçkin ve en modern semti Altıncı Bölge'ydi.
Server Paşa
Altıncı Belediye Dairesi'nin başarısı, İstanbul'un diğer semtlerinde de yeni bir uygulamaya geçilmesi için etkili oldu. 1867-1868 yıllarında, İstanbul'un 14 belediye dairesine ayrılarak, bu semtlerde de Altıncı Daire örneğinin uygulanmasına karar verildi. 6 Ekim 1868'de yürürlüğe giren nizamnâme ile şehremaneti teşkilatı yeniden düzenlendi ve Server Paşa yeni şehremini olarak tayin edildi. Şehremaneti, Dahiliye Nezareti, yani İçişleri Bakanlığı'na bağlandı.
İstanbul'da yeni kurulacak 14 belediye dairesi, şehremanetinin birer şubesi olacaktı. Ancak 14 belediye dairesinin sınırları gerçekçi bir biçimde saptanmamış, halkın gelir durumu, nüfus yoğunluğu, coğrafya ve mesafeler göz önüne alınmamıştı.
EMEKLİLİK HEDİYESİ OLDU
Nizamnâmeye göre, şehremanetinin yanında karar ve danışma organı olarak bir şehir meclisi oluşturulacaktı. Ayrıca 14 belediye dairesinin her birinde, bir reis ve 8-12 üyeden meydana gelen bir daire meclisi bulunacaktı. Şehremaneti bünyesinde ise 57 kişilik bir belediye genel meclisi olacaktı. Bu meclis yılın belirli zamanlarında toplanıp, bütçe, gelir-gider ve genel politikaya ilişkin konuları tartışıp denetleyecek bir organ olarak düşünülmüştü.
II. Abdülhamid döneminde İstanbul.
Belediye dairelerinin reisleri, Bâbıâli tarafından, daire meclisi üyeleri ise halk tarafından seçilecekti. Ancak belediye seçimleri yapılmadığı için daire meclisleri de kurulamadı.
1868 Nizamnâmesi belediyecilik açısından önemli bir aşamaydı. Ancak İstanbul'da istenilen biçimde uygulanamadı.
Belediye daireleri, yıllar geçtiği hâlde kurulamıyor, şehremaneti kendisine ayrılan gelirleri de toplayamıyordu. Şehremanetini meydana getiren 14 daire kurulamadığı hâlde başlarına birer reis tayin edilmişti.
Bazı emekli yüksek memurlar adeta bir emeklilik hediyesi olarak bu dairelerin reisliğine tayin edilmişlerdi. Sadece altı belediye dairesi kurulabilmişti.
TEŞKİLATIN YAPISI YENİLENDİ
Bu durum 1877 Dersaadet Belediye Kanunu çıkana kadar devam etti. İlk Osmanlı Mebusan Meclisi, İstanbul belediyesi ve vilayet belediyeleri için kanun çıkardı. 1877'de toplanan Osmanlı parlamentosunun hazırladığı ilk kanunlar "Dersaadet ve vilayet belediye kanunları"ydı. Altıncı Daire'nin özel statüsü 1877 kanunuyla sona erdi. İstanbul önce 14, sonra 20, daha sonra ise tekrar 10 belediye dairesine ayrıldı. Kanunda öngörülen belediye seçimleri ise II. Meşrutiyet'e kadar yapılamadı.
1895 tarihli İstanbul planı.
II. Abdülhamid döneminde İstanbul Şehremaneti ve taşra belediye teşkilatlarının yapısında, önemli yenilikler görüldü. Bazı görev ve hizmetler, merkezi hükümetten belediyelere devrediliyor, belediye teşkilatlarında belirli bir uzmanlaşma başlıyordu. II. Abdülhamid'in tahta çıkışının 25. yılında imparatorluğun birçok taşra sancak merkezinde benzer mimari tipte belediye binalarının inşası tamamlamıştı.
1877'den itibaren yaklaşık otuz yıl boyunca kurulamayan 20 belediye dairesi, 1908'de yapılan belediye meclis üyesi seçimleriyle hızlı bir şekilde hayata geçirildi. Şehremanetinin kurumsal yapısı da yeniden düzenlendi. İstanbul'daki belediye modeli hukuki olarak eski, ancak uygulama bakımından yeniydi. Yeni problemler ortaya çıktı.
Şehremaneti ile belediye daireleri arasındaki anlaşmazlıklar yanında, dairelerin kendi aralarında da anlaşmazlıklar ortaya çıktı. Koordinasyon tam olarak kurulamadı. Nezaretlerle yerel hizmetlerin uygulanmasında çatışmalar yaşandı. Bunun üzerine yeni belediyecilik modeli aranmaya başlandı.
BİLİMSEL HARİTA HAZIRLANDI
1912'deki kanun değişikliği ile 20 belediye dairesi kaldırılarak 9 belediye şubesi oluşturuldu. Başlarına maaşlı birer müdür tayin edildi. Ayrıca, valiyle şehremininin yetkilerinin çatışmaması için iki görev aynı kişiye, yani valilik vekâleten şehreminine verildi. İstanbul şehremaneti, bu döneminde şehircilik açısından bazı atılımlar yaptı. 1912-1914 yıllarında şehremini olan Topuzlu Cemil Paşa, Balkan Savaşı yüzünden büyük devletlerin dış kredi kaynaklarını kestirdiği Osmanlı maliyesinin kredi ihtiyacını belediye olarak karşıladı.
Cemil Topuzlu
Nitekim bu kapsamda bir milyon altın dış borç alındı. Belediye bu paranın bir kısmıyla maliyenin elinde bulunan ve kendine gelir getirebilecek tesisleri satın alarak hükümete acil ödemeler için para sağladı. Geri kalan parayla da park yapıldı, bazı yollar genişletildi, çöp arabaları alındı. İstanbul'un ilk bilimsel haritası 1912- 1914 döneminde hazırlatıldı. Fakat para olmadığı için yatırımların arkası gelmedi ve hizmetler durakladı.
18 Aralık 1922'de "Teşkilat-ı Belediye Kanun-ı Muvakkatı" çıkarıldı. Ancak belediyelere yine bütüncül bir hizmet olanağı verilememişti. Vakıflar, nafia nezareti, liman reisliği gibi örgütler belediyenin hizmet alanına el atmışlardı ve belediye onlarla koordinasyon içinde değildi. Bu süreç 1930'a kadar devam etti.
Cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbul şehreminliği ile valilik iki istisna dışında ayrı kişilere verildi. 1930'da Fransız Belediye Kanunu'ndan esinlenilen 1580 sayılı belediye kanununun kabulüyle İstanbul valiliği ve belediyesi birleştirildi. 1877 tarihli kanun yürürlükten kalktı. Bundan sonra İstanbul valileri aynı zamanda belediye başkanı oldular. 1955 senesinde kabul edilen bir kanunla İstanbul'da vilayet ve belediyenin birleşik idaresine son verildi. Ancak bu sürecin işlemesi için bir geçiş dönemi öngörüldü. Dolayısıyla bir süre daha valiler belediye başkanlığı yaptıktan sonra 1958'den itibaren valilik ve belediye başkanlığı birbirinden ayrıldı. İstanbul belediye başkanlığı için ilk seçim ise 17 Kasım 1963'te yapıldı.
BELEDİYECİLİK, TİCARETİN YAPILDIĞI YERLERDE GELİŞTİ
Osmanlı taşra şehirlerinde belediye teşkilatı, 1864 tarihli vilayet nizamnâmesiyle oluşturulmaya başlandı. Bu nizamnameye göre, liva ve kaza merkezlerinde üyeleri seçimle belirlenecek belediye meclisleri oluşturulacaktı. Midhat Paşa gibi bazı valiler, bu meclisleri kurdurup görevlerini yapmalarına önayak olmuşlardı. Osmanlı belediyeleri, gelirleri az, personeli ya yok ya da çok yetersiz, denetim yetkisi ve kapasitesi bakımından hayli etkisiz idiler. Taşrada ilk belediye hareketleri, ticari faaliyetlerin arttığı yerlerde görüldü. Bağdat, Beyrut gibi liman şehirler, bu alanda öncü oldular.