Asırlardan beri devam eden Türk-Avrupa ilişkilerine bakıldığında medya tarafından hazırlanan ve sunulan imaj belirleyici rol oynamıştır. Yeniçağ döneminin en önemli ve temel medya aracı ise gazetenin öncüsü kabul edilen "el ilanları", yani bildirilerdi. Avrupalıların Türklere bakışını şekillendiren el ilanlarıyla din, devlet ve savaş propagandası yapılarak "Türk düşmanı" imajı oluşturulmuştur. Türklerle ilgili hakaret ve olumsuz sözler de kalıp niteliğinde kullanılmış ve düşman imajı pekiştirilmiştir.
Alman kaynaklarını kullanarak birbirinden önemli çalışmalara imza atan Leyla Coşan'ın "Yumurtadan Çıkan Türk, 16.-17. Yüzyıllarda Türklerle İlgili Mucizevi İşaret Haberleri" isimli önemli eserinde bu konuda son derece önemli ve teferruatlı bilgiler buluyoruz.
Çekirge haberi.
ÇEKİRGE İSTİLASI YALANI
Osmanlıların ardı ardına zafer kazandığı dönemde Türkler, Tanrı'nın Avrupalılara göndermiş olduğu bir ceza olarak görülüyordu. Osmanlıları durduramadıkları için acizliklerini örtmek, kendi toplumlarına moral vermek için kuyrukluyıldızdan depreme, tuhaf doğumlardan çekirge felaketi haberine kadar her şeyi Türklere bağladılar. Örneğin, bir çekirge felaketi haberi söz konusu olduğunda "çekirge sürüsünün Türkiye'den veya Türkiye rüzgârı ile geldiğinden" bahsetmişlerdir. Haberlerden yakın zamanda Türklerin yenileceğini mucizevi işaret olarak çıkarıp, toplumlarını kandırıp oyaladılar.
Görselliğin ön planda olduğu el ilanları gazete işlevi görerek Alman toplumuna birçok haberi aktarmıştır. Türklerle ilgili haberlerde ise çoğunlukla bilgi aktarmaktan çok propaganda amaçlı yayınlanan el ilanları sayesinde bir yandan "düşman Türk" imajı pekiştirilmiş, diğer yandan tüm dikkatler ortak düşman olan "Türk"e yönlendirilerek Almanlar içerisindeki problemlerin üstü örtülmüştür.
Zonaro'nun fırçasından Fatih'in İstanbul'a girişi.
KEHANETLERE SIĞINDILAR
Leyla Coşan'a göre 1453'te İstanbul'un fethiyle birlikte başlayan ve Avrupalıları etkisi altına alan "Türk tehdidi" ve "Yenilmez Türk imajı" astrolojik yorumlara, kehanetlere ve gökyüzünde görülen "mucizevi işaretlere" yansımış, "korkunç" olarak nitelenen düşmanın yaklaşması karşısında hissedilen çaresizlik nedeniyle insanlar gerçek dünyadan kaçabilmek, teselli ve ümit bulabilmek için mucizevi işaretlere, kehanetlere, ve astrolojiye sığınmışlardır.
Bu konuda birçok örnek vardır. Mesela, 1540'taki yangın haberini, "Türk'ün yeni sarayının üzerinde ateş püsküren büyük ve korkunç bir ejderhanın Türk sultanına ait hazinelerin saklı bulunduğu Topkapı Sarayı'nı yaktığı" şeklinde verdiler. Alman basını o dönemde kehanetlerle, toplumlarına ümit vermeye çalışmış ve Türklerin zaferlerinin geçici olduğundan ve gelecekte mağlup edileceklerini yazıp durmuşlardır.
Çift başlı Türk okçusu haberi.
ÖNYARGILI KİTAPLAR
Avrupalı seyyah ve elçiler, Türkiye'ye kalıplaşmış düşüncelerin etkisi altında yetişmiş olarak geldiler. Ahmet Evin'in araştırmaları, 1630'lara kadar Osmanlı İmparatorluğu'na gelen seyyahların eserlerinin çoğunda bilinç altındaki korku ve önyargı sebebiyle basmakalıp düşüncelerin tekrarlandığını ortaya çıkarmıştır.
En ufak bir hadise bile Türkleri aşağılamak için yeterli olmaktadır. Çünkü Türkler onların gözünde Hıristiyanların barbar düşmanıdır. Seyyahlar Osmanlı İmparatorluğu'na peşin bir Türk düşmanlığı düşüncesiyle geldiler. Türkiye'ye gelip de bir kitap yazanlar ile hiç gelmeden Osmanlılar hakkında eser kaleme alanlar kıyaslandığında çoğu zaman aralarında hiçbir fark görülmez.
İtalyan ressam Lugozzi'nin Türk minyatürü: Şeyhülislam, şeytanın hocası olarak gösteriliyor.
Kitaplar bir gözlem eseri olarak değil, Avrupalılar arasında yaratılan efsanevi Türk tipinden hareketle yazılmıştır. Ayrıca gelen seyyahların çoğu Türklerle fazla temasa girmediği için karşılarındaki insanları tanıyıp anlama durumu da olmamıştır. Türk aleyhtarı kitap ve risaleler yazmak bir nevi modadır.
Bu seyahatnamelerde Türkler "korkak, okuma yazma bilmeyen cahil, zalim, miskin, tamahkâr, aşırı gururlu, kaba ve Hıristiyanları hiçe sayan insanlar" olarak tasvir edilir.
Yumurtadan çıkan Türk haberi
TÜRKLERİN KORKUSUNDAN İNANILMAZ HİKÂYELER UYDURDULAR
"Yumurtadan Çıkan Türk" adlı eserin yazarı Leyla Coşan, kitabına isim olan ilginç bir haberden bahseder: "1569 yılına ait bir el ilanında Fransa'da bulunan Burgund'a bağlı Auton şehrinde yaşayan Baucheron adlı bir avukatın hizmetçisinden bahsedilmektedir. Bu kız muhtemelen kuluçka sürecine girmiş olan bir yumurtayı kırmak ister ve yumurtanın içinde beliren damarlarda Medusa (Yunan mitolojisinde yılan saçlı canavar) kafası gördüğünü sanır. Korkudan yere düşürdüğü yumurta bir kedi tarafından yenir. Kedi ise kısa bir süre sonra ölür. Prag'da daha sonra yayınlanan el ilanında ise Medusa kafasının yerini sarığında ve çenesinde çok sayıda yılan bulunan Türk kafası almıştır. Türk kafası da Medusa kafasının biraz değiştirilmiş biçimidir. Medusa, Yunan mitolojisinde yılandan oluşan saçları ve korkunç dişleriyle tanınmaktadır. Öylesine korku vericidir ki, ona bakan taşa dönüşmektedir. Medusa kafasının, başında ve çenesinde yılanlar bulunan Türk kafasına dönüştürülmesi, sembolik olarak Türklere karşı duyulan inanılmaz korku ile açıklanabilir. Korkuyu temsil eden Türk kafası böylece düşmanı adeta donduran Osmanlıların zaferiyle ilişkilendirilebilir. Osmanlı savaşçılarının 16. yüzyıl resimlerinde de genellikle sakallı tasvir edilmesinden dolayı, Türk kafasının da sadece başında değil aynı zamanda çenesinde de yılanlar bulunmaktadır."