Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERHAN AFYONCU

Yavuz Sultan Selim’in Rodos’un Fethi öngörüsü

Yavuz Sultan Selim zamanında, devlet adamları az bir hazırlıkla padişahı Rodos seferine çıkarmak istemişlerdi. Yavuz ise Rodos’un en az 6 ayda fethedilebileceğini söyleyerek eksik hazırlıkla sefere çıkmadı. Kanuni, babasının öngördüğü gibi 500 yıl önce Rodos’u 6 ay süren bir kuşatmanın sonunda fethetti

Osmanlı Sultanı Yavuz, iki seferiyle imparatorluğun doğu ve güneyini emniyet altına almıştı. Batı'ya sefere çıkmak istiyordu. Ancak bu seferin kuvvetli bir donanma olmadan gerçekleşemeyeceğini biliyordu. İstanbul'daki tersaneyi büyütüp yeni gemiler yapılması için emir verdi. İstanbul'a gelen Venedik ve İspanya elçilerine iyi muamele edildi. Macaristan'la ateşkes uzatıldı. Hedef Rodos'tu, ancak Yavuz hazırlıkları yeterli görmüyordu. Hasan Can, oğlu Hoca Sadeddin Efendi'ye meseleyi şöyle anlatmıştır:
"Seferin yaklaştığını işittik. Lakin padişahın halinden buna dair bir şey hissetmezdik. Bir gün Eyyüb'ül Ensari'nin ziyaretine gitti. Eyüp'te Fatiha okurken kaptan paşanın kadırgasının Eyüp'e doğru geldiğini gördü ve 'Henüz sefer kararlaştırılmamışken bunu kimin emriyle denize indirdiler' diye kızdı. Kaptanıderya Cafer Paşa'nın idamını emretti. Ancak Veziriazam Piri Paşa devreye girerek 'yeni inşa olunan geminin denenmesi için denize çıkarılması gerektiğini' söyleyerek kaptan paşayı affettirdi.
Yavuz, bu sefer vezirlerine dönüp, 'Ben cihangirliğe alışmış bir padişahım. Siz beni bir kale fethine götürmek istersiniz. Kale almanın birinci şartı baruttur. Kaç aylık barutunuz var' diye sordu. Vezirler zahire miktarını söyledilerse de barutun ne kadar olduğunu ancak ertesi gün söyleyebildiler. Dört aylık barut vardı. Yavuz, bu cevap üzerine vezirlerine kızgın bir şekilde bakarak 'Ceddim (Fatih) zamanındaki utanç unutulmamış iken onu iki kat mı yapmak istersiniz? Bizzat gitmemi düşünüyorsunuz. Gidip de eli boş dönecek olursam hiçbiriniz sağ kalmaz. Rodos'un zaptına dört aylık barut yetişir mi? Siz Rodos'u dört ayda değil altı ayda dahi alamazsınız. Belki sekiz veya dokuz ayda alınabilir" buyurdular. Daha sonra, 'Bize sefer yok, meğer sefer ahrete ola' dediler."


Rodos'un fethi.

HAZIRLIKLAR BAŞLADI
Rodos, Fatih Sultan Mehmed döneminde 1480'de kuşatılmış, ancak fethedilememişti. Kanuni döneminde Rodos meselesi için toplanan divanda, üyelerin çoğu adanın fethinin zor olduğunu söyleyerek sefere sıcak bakmadı. Ancak Veziriazam Piri Paşa, adanın Avrupalı Hıristiyanlardan herhangi bir yardım alamayacağını ve "Belgrad'ı fethettik burayı da fethederiz" diyerek seferi savundu. Bunun üzerine bazı vezirler Fatih zamanında adanın alınamadığını hatırlattılar.
Piri Paşa, bu itiraz üzerine Osmanlı donanması ve kara ordusunun o döneme göre daha ileride olduğunu söyledi. Kanuni, hac yollarının ve Osmanlı kıyılarının güvenliğinin Rodos alınmadan sağlanamayacağını bildiğinden sefer kararını destekledi. Padişahın veziriazama destek vermesiyle sefere karar verildi.
Hemen büyük bir hazırlık yapıldı. Ardından ordunun bir kısmı donanmayla sefere çıkarken bir kısmı da Kanuni ile birlikte karadan Marmaris'e doğru yola koyuldu. Rodos şövalyeleri bir taraftan adanın surlarını kuvvetlendirirken diğer taraftan Avrupalı Hıristiyanlardan yardım istediler.
Donanma daha önceden 24 Haziran 1522'de adaya gelmiş ve kuşatmaya başlamıştı. Karadan giden birlikler de Marmaris'ten adaya gemiyle geçirildiler. Rodos Kalesi top atışıyla alınmaya müsait değildi. Piri Paşa, toprak dolu çuvallarla kuleler yapıp, üzerlerine tüfekçiler koyup, surlardan ateş eden şövalyeleri taciz etti. Kaleye doğru lağımlar da kazıldı, ancak Rodoslular da karşı lağımlar kazarak, surları yıkacak bu teşebbüsleri akim bıraktılar.


Rodos'ta Türk mahallesi.

ADA 6 AYDA ALINABİLDİ

Altı ay geçmesine rağmen kalenin alınmasında önemli bir aşama kaydedilememişti. İki defa büyük hücum yapılmış fakat başarılı olunamamıştı. Bu sırada havalar bozmaya ve yağmurlar yağmaya başlamıştı. Yağmur çokça yağdığı için seller meydana geldi ve bu durum da kuşatmayı güçleştirdi. Ancak bu kadar emek çekildikten sonra kış geldi diye dönülemezdi. Divan toplantısında, Rodos'ta kışlanmasına ve Ferhad Paşa'nın da buraya gelmesine karar verildi. Adaya Ferhad Paşa'nın askerleriyle gelmesi üzerine şövalyeler direnemeyeceklerini anladılar.
20 Aralık 1522'de Rodos şövalyelerinin gitmeleri karşılığında ada teslim alındı. Başta Saint John Kilisesi olmak üzere adadaki önemli kiliseler camiye çevrildi. Kale zindanlarındaki 6 bin Müslüman esir kurtarıldı. Rodos'a bağlı Bodrum Kalesi ve Rodos'un çevresindeki Leryoz, İstanköy, Kelemez, İncirli, İleki, Herke, Limonya ve Sömbeki gibi küçük adalarda bulunanlar gelerek Osmanlı'ya tabi oldular.
Kanuni, Rodos'u teslim alınca ilk iş olarak Cem Sultan'ın oğlu Murad ile torunu Cem'i buldurup öldürttü. Ancak Cem Sultan'ın bir oğlu kaçmayı başarmıştı. Kanuni ancak 1523 Şubat'ı başlarında İstanbul'a geri dönebildi.
Rodos'un fethiyle Adalar Denizi'nde (Ege) Türk hâkimiyeti için önemli bir adım atıldı. Batı ve Orta Avrupa'daki devletlerin gözleri Türklere çevrildi. Rodos'un Osmanlı hâkimiyetine geçmesiyle ilgili 1522-1523 yıllarında 80 tane kitap ve broşür yayınlandı.


Rodos şövalyeleri.

'KÜFÜRLE DOLU ADA ALLAH'IN YARDIMIYLA TEMİZLENDİ'
RODOS'UN fethinden sonra fetihnameler gönderildi. "Feridun Bey Münşeatı"nda yer alan fetihnamenin sadeleştirilmiş hali şöyledir:
"Zaferle sonuçlanan saltanatımın başlangıcı ve hilafet menşurunun ortaya çıkarılmasından şu ana kadar, bütün gayretimi Allah'ın yardımı ile dini bildirmeye, küfür ve zulüm belirtilerini ezmeye sarf ettim. Keskin gayret, gaza ve cihat kılıcımın da fesat huylu kâfirlerin kafaları ve cesetleri üzerinde bulunması güzel âdetlerimden olduğundan, uğursuz Rodos Kalesi'nin fethi için, dağ gibi gemiler ile vezirim Mustafa Paşa'yı gönderdim. Arkasından ben de İstanbul'dan Üsküdar'a geçtim.
Mustafa Paşa, Allah'ın yardım rüzgârı önüne düşüp, nice gün gidip Rodos Adası'nın kalesine ulaştı. Hemen gemilerde olan askerleri, topları ve diğer savaş aletlerini çıkardı. Rumeli ve Anadolu askerleri ve yeniçeri kullarım hisarı kuşattılar. Savaş araç ve gereçlerini her tarafından kurup, savaşmakta iken ben de bayraklarımla Marmarosi adlı iskeleye geldim. Bir gün sabah erkenden, sayısı belirsiz askerlerimle, hilal görünüşlü gemiye binip adı geçen adaya indim.
Ovaları ve dağları ile burası, İslam'ın doğuşundan ta bu zamana kadar, parlak kılıçlı, şöhretli padişahlardan bile gizli kalmıştır. Hisarın doğu tarafını, Veziriazam Piri Mehmed Paşa kuşattı. Bütün deniz yolcularının zarar kaynağı, tüccarların kanını döken hastalık halindeki Rodos Kalesi; İslam'ın ortaya çıkışından şu ana kadar ele geçirilmesi hayalden bile saklı olup, sağlamlığını anlatmakta akıllar âcizdir. Duvar ve kapılarının uzunluk ve genişliğini takdir etmekte âlimlerin aletleri yetersiz kalır. Hendeğinin derinliği vehim dürbününün göstergesi, çatısının uzaklığı göğü kıskandırır, kale duvarı güneşin tacıyla arkadaş, kulesinin başı semanın durağıdır.




TOPLAR FİL GİBİ KÜKREDİ

İçinde olan puta tapıcılar ve İslam'a direnenlerin kalp gözlerinin basiretsizliği, doğu ve batıların sultanlarının keskin kılıçlarının ağızlarındaki salyalarını akıtır. Bunca yıldan beri hiçbir kale fethedici padişaha zaptı nasip olmayıp, bu haliyle padişahların hasret çektiği yer olup kalmıştır. Her tarafı askerlerimle dolu olup, bütün yönlerden üzerine asker sevk edilip, çeşitli yerlere yıldırım tarzlı toplar kurulmuş, savaş gürültüsü göklere ulaşmış, her topun, fil gibi kükreyişi veya İsrafil'in suru gibi olan sesini duyanlar tam bir korku ve dehşete düşerlerdi.
Hava topları yüksek uçan şahinler gibi o alçakların kafaları üzerine iner çıkar, sabah akşam gökkubbeden başlarına taşlar yağdırırdı. Savaşın dehşetinden, top ve tüfek korkusu yüzünden, kalenin beden ve burçlarından hiçbir kâfirin başını kaldırmaya canı yoktu. Kısaca bu şekilde sürekli nice günler ve geceler, sabahtan akşama kadar savaş oldu; ancak fetih kapıları asla açılmadı. Sonra kalenin üzerine dağ gibi topraklar sürüldü, burçlar inşa edildi, hendekler oluşturuldu ve kale hendeğine varıldı. 4 Ekim 1522'de bir kere daha saldırı yapılıp, askerler sel gibi hisar duvarlarının üzerine aktı. Bazı kulelerine ve duvarlarına lağımlar koyup ateşlediklerinde, hisarın bedeni güz yaprakları gibi döküldü. Dayanma güçlerinin sebebi olan sağlam duvarlar yıkılıp tarumar oldu. Ancak içinde olan lanetli kâfirlerin şer dolu kafalarındaki gururları kırılamadı.
Gazilerin üzerlerine taş, odun ve toptan başka bulduklarını atıp, bu şekilde isyanları gittikçe arttı ve dirençlerini kırmak asla mümkün olmadı. Fakat samimiyetimin tamlığı sebebiyle ve Allah'ın yardımıyla günden güne tahrip ve baskıyı artırdım. Yığılan toprakların üzerinden ve hendek kenarından ejderha suratlı toplar kuruldu. Dehlizlerin ve hendeğin içinden duvarın altına girilip temeli kazıldı. Hisarın ve duvarın birçok yeri baştan başa tamamen yıkılıp yerle bir oldu. Fetih kapıları açılıp, hemen evlerinin ve çarşılarının içine girildi. Kurdukları hendekler ve metrisler bozulup yıkıldı. 29 Kasım 1522'de aşure gününde bir kez daha saldırı yapılıp ok yağmuru ve intikamın belâ okları o kötülerin üzerine yağdı. Topların kıvılcımlı dumanları ayyuka çıkıp, askerin coşkusundan uçan kuşlar bile sakındı.


Newe Zeitung Gazetesi'nde Türklerin Rodos'u fethi haberi.

ÇANLARINA OT TIKANDI

Sonunda bu musibetli durumdan kâfirlerin dünya kilisesi başlarına yıkılıp çanlarına ot tıkandı. Putları yenilip her biri nehirlerin timsahı iken kertenkeleye, belki de değersiz karıncaya dönüp, aman dilemenin sağlam kalesine girmeyince mahvolmanın pençesinden kurtulmaya çarelerinin olmadığını bildiler. Zorunlu olarak asıl önderleri olan Migal Mastor'u diğer önde gelen askerleriyle, devlet erkânımın şefaat eteklerine yapışarak aman kapısını çalıp af rica ettiler. Kalenin anahtarlarını getirip teslim eyledikleri için padişahlara yakışır himmetim gereği, savaştan kurtulan kâfirlerin canlarına ve mallarına, çoluk çocuklarına aman bağışlayıp, memleketimin diğer halkı gibi, yerli yerinde bırakıldılar.
O uğursuzların ellerinde hapsedilmiş Müslüman esirlerden hayatta olan küçük büyük, genç yaşlı kaç kişi varsa esaretten kurtarıldılar. Yüce Allah'a hamdolsun, bunca yıldan beri türlü pislikler, küfür ve sapıklık ile dolu olan sarp Rodos Kalesi yüce Allah'ın yardımı, İslam askerlerinin gayretleriyle temizlenerek, put tapınakları iman ehlinin mescidleri oldu. Mekke ve Medine yolları kötü huylu kâfirlerden emin oldu. Her zaman İslâm toprağı, fetih alameti olan bayrağımın direği tarafından zabtedilmiş ve nurlanmış, geniş yeryüzü muzaffer askerlerimce fethedilmiş ola.
Aralık 1522'de Rodos Kalesi'nde yazıldı".

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA