Osmanlı-Fransa ilişkileri 18. yüzyılda inişli çıkışlı bir seyir takip etti. Avrupa'daki güç dengelerindeki değişim de bu ilişkinin niteliğini etkiledi. İttifaklar sisteminin hâkim olmaya başladığı bu yüzyılda Osmanlı- Fransa ilişkilerinin sıkıntıya girdiği zamanlar da oldu. Bunlardan biri de 1756-1763 tarihleri arasında devam eden ve 'Yedi Yıl Savaşları' olarak adlandırılan dönemde meydana geldi. Bu savaşta Osmanlı İmparatorluğu tarafsız kalmayı tercih etti ancak Avrupa'daki gelişmeleri de yakından takip etti.
GEMİMİZİ KAÇIRDILAR
Ekim 1760'taki bir olay Osmanlı-Fransa ilişkilerini savaşın eşiğine getirdi. 1760 Haziran'ında İngiliz bandıralı korsan gemisinin saldırısına uğrayan bir Fransa gemisi Osmanlı donanması tarafından kurtarıldı ve korsan gemisindeki esirler de İstanköy'de bekleyen bir Osmanlı gemisinde hapsedildiler. Ancak 11 Ekim 1760'ta gemideki esirler çok ilginç bir şekilde kaçmayı başardılar. Esirler, cuma günü gemideki muhafızların namaz için ayrıldıkları bir vakitte fırsattan istifade gemiyi ele geçirdiler, gemide kalan muhafızları öldürdüler, kürekçileri de yanlarına alarak gemiyi kaçırdılar. Bu olay İstanbul'da duyulur duyulmaz şehirde büyük bir galeyana sebep oldu. Hemen Kaptan-ı Derya Abdülkerim Paşa gemiyi yakalamak üzere gemiler sevketti. Fakat esirler Osmanlı gemisiyle birlikte Malta Adası'na sığınmayı başardılar.
Bu olay yüzünden ihmalkâr davrandığı gerekçesiyle Kaptan-ı Derya Abdülkerim Paşa önce azledildi daha sonra da başı kesilerek Topkapı Sarayı önünde teşhir edildi. Ayrıca kapudanenin kaptanı da aynı akıbete uğradı. Olaydan hemen sonra Sadrazam Koca Ragıb Mehmed Paşa ve Sultan Üçüncü Mustafa harekete geçtiler. Aracı olması için Fransa'ya müracaat edildi. Fakat Fransa bu talebi geri çevirdi. Bunun üzerine sadrazam Fransa'yı da tehdit eden bir mektubu Kral On Beşinci Louis'e gönderdi. Mektupta Malta'nın Fransa hâkimiyetinde bulunduğunu, bu yüzden kaçırılan Osmanlı gemisini iade etmesi için Malta hâkimine Fransa'nın baskı yapması gerektiği aksi takdirde Malta'ya savaş ilan edileceği ve bundan Fransa'nın da zararlı çıkacağı yazıyordu.
FRANSA SAVAŞTAN KORKTU
Dönemin İstanbul'daki Fransa Elçisi Vergennes Kontu Charles Gravier de Osmanlı başkentindeki gelişmeleri kaygı ile takip ediyordu. Bâbıâli'nin, yani Osmanlı hükümetinin tehditlerinde ciddi olduğunu müşahede etti. Çünkü deniz savaşı için tersanede hummalı bir çalışma başlatılmıştı. Malta'ya Osmanlı İmparatorluğu'nun 1760'ta savaş ilan etmesi bu dönemde devam eden ve 'Yedi Yıl Savaşları'nda Fransa-Avusturya-Rusya ittifakının büyük bir darbe alması demekti. Özellikle de Fransa'nın. Çünkü Bâbıâli Malta üzerinden Fransa'yı tehdit ediyordu.
Fransız elçi, ülkesine gönderdiği raporlarında Türkler'in Malta'ya savaş konusunda ciddi olduklarını yazdı ve bu raporlar Fransa hükümeti üzerinde etkili oldu. Elçiye gönderilen mektupta Sadrazam Ragıb Paşa'nın mektubunun üslubunun kaba ve tehditvari olduğu, ancak bunu görmezlikten gelecekleri belirtildi. Ayrıca geminin Malta'dan iadesi konusunda yardımcı olacakları da kaydedildi. Fransa hükümeti uzun görüşmelerden sonra, Osmanlı İmparatorluğu'nun 'Yedi Yıl Savaşları'na dahil olmasını önlemek için parasını bizzat kendisi ödeyerek Osmanlı gemisini Malta korsanlarından satın alıp, Bâbıâli'ye teslim etmek zorunda kaldı. Gemi, uzun ve zorlu bir müzakereden sonra büyük bir törenle 1761'de İstanbul'a getirildi. Osmanlı'nın savaş tehdidi Fransa'ya geri adım attırmıştı.
FRANSA ÖNCE KIŞKIRTTI, SONRA ARABULUCU OLDU
FRANSA, 18. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı İmparatorluğu'ndaki nüfuzunu çoğalttı. Fransız elçisi Marki de Bonnac, 1716'da Kudüs'teki Kutsal Kabir (Kamame) Kilisesi'yle ilgili tamir imtiyazı elde etti. Yirmisekiz Mehmed Çelebi, 1720'de Fransa'ya elçi olarak gitti. Fransa'dan İstanbul'a getirdiği kitaplar, elbiseler ve mobilyalar Osmanlı başkentinde Batı modasının yayılmasına sebep oldu. Fransa Kralı ve çevresindekilerin yaşam biçimleri taklit edildi. Fransa, 1730'larda Lehistan'daki krallık seçiminde kralın kayınpederi olan Stanislav Leçinski'yi destekledi. Ancak seçtiremeyince savaş yoluyla tahta çıkarmaya karar verdi. Osmanlılar'ı savaşa sokmaya çalıştı. Çabaları bir netice vermeyince, 1733-1735 yılları arasında kendi başına Lehistan'a müdahale etti. Üstünlük sağlamasına rağmen Leçinski'nin krallığının problemli olacağını görünce, 1735'te Viyana Antlaşması'yla bazı tavizler karşılığında III. August'un krallığını tanıdı. Daha sonraki yıllarda Fransa'nın İstanbul'daki elçisi Marki de Villeneuve, Osmanlı İmparatorluğu'nu Rusya'ya karşı savaş açması için kışkırttı. Bu sırada Rusya da Bâbıâli'ye bir nota vererek, ülkesine Kırım Tatarları'nın yaptığı akınlar sebebiyle 1711'de imzalanan Prut Antlaşması'nı tanımadığını bildirdi. Osmanlı yönetiminden kabul edilemeyecek isteklerde bulundu. İyice gerginleşen ortamda İngiliz ve Hollanda elçileri iki devletin arasını bulmaya çalışırken, Fransa elçisi Osmanlı yönetimini savaşa yönlendirdi. Sonunda 1736'da Rusya'ya savaş ilân edildi.
Osmanlı İmparatorluğu, Rusya ve Avusturya ile üç yıl savaştı. Savaş devam ederken Fransa'nın arabuluculuğu Avusturya ve Rusya nezdinde itibar görmemişti. Ancak Osmanlı kuvvetlerinin Belgrad'ı kuşatıp, alma aşamasına gelmesi, Avusturyalılar'ın direncini iyice kırdı. Bu sırada Fransa ile İsveç'in ittifak yapması, Osmanlı İmparatorluğu'nun da Prusya'yla yakınlaşması ve İsveç'le ticaret antlaşması imzalamasıyla, durum Avusturya ve Rusya'nın aleyhine gelişti. Avusturya, Osmanlılar'la antlaşma imzalayarak savaştan çekilince Rusya da, Bâbıâli ile antlaşmak zorunda kaldı.
Bâbıâli ile Avusturya arasında arabuluculuk yapan Fransız elçisi Marki de Villenueve, Rusya'yla da antlaşma imzalanmasını sağladı. 1736-1739 Savaşı'nın başından beri aktif rol oynayan Fransa'nın İstanbul'daki elçisi, bu sayede Fransa'nın daha önce aldığı kapitülasyonları genişleten bir antlaşmanın (30 Mayıs 1740) imzalanmasını sağladı.