Meis Adası aslında yaklaşık son bir asırdır gündemimizde. Adanın tarihi ve statüsüyle ilgili Şerafettin Turan, Sabahattin Özel, Necdet Hayta, Sertaç Hami Başeren, Ali Kurumahmut, Yeter Mengeş, Fuat İnce, Ömer Sami Coşar, Jeanne Z. Stephanopoli, Nikolaos G. Papanastasiu, Kostas Çalahuris, Mihalis Stukas, Athena Tarsouli, Nicholas Pappas ve Cevdet Küçük'ün araştırmaları vardır.
Meis, Kanunî Sultan Süleyman'ın 1522'deki Rodos seferiyle birlikte, Osmanlı hakimiyetine girdi. Meis, önce Rodos Adası Sancağı'na bağlı nahiye daha sonra da kaza haline getirildi. Ada, Kıbrıs'ın fethi sırasında 1570'te ve Girit Savaşı'nın devam ettiği yıllarda 1659'da Venedikliler tarafından kısa bir süreliğine işgal edildi. Meis Adası sakinleri 1770'teki Çeşme faciasında Ruslar'a, 1821 Mora İsyanı'nda da Yunanlılar'a destek verdiler. Ancak Yunanistan'ın bağımsızlığından sonra da ada, Osmanlı hakimiyetinde kaldı. Meis, bir ara Kavalalı Mehmed Ali Paşa'ya bırakılacaktı, ancak gerçekleşmedi. Daha sonra özellikle vergileri bahane eden Meisliler zaman zaman Türk idaresine karşı faaliyetlerde bulundular.
MEİS'TE KARIŞIKLIK
İtalya, 1911'de Libya'yı işgal etmek için Osmanlı Devleti'ne savaş açtı. Başta Rodos olmak üzere 16 adayı işgal etti. Savaşın sonunda 1912'de İtalya ile Osmanlı Devleti arasında Uşi Antlaşması imzalandı. İtalya, Osmanlılar'ın Libya'dan çekilmesi halinde işgal ettiği adaları kayıtsız şartsız boşaltacaktı. Ancak Balkan Savaşı çıktığı için adalar İtalya'dan alınamadı. Yunanistan, Balkan Savaşı sırasında başta Sakız ve Midilli olmak üzere birçok adayı ele geçirdi. Adaya gelen 30 silahlı Giritli eşkiya adadakilerle iş birliği yaparak 1913 Mart'ının başlarında adayı işgal ettiler. Yedi kişilik muhafız birliğini etkisiz hâle getirip, Kaymakam Lütfi Bey ve diğer memurları tutukladılar.
Bu hadiseden sonra adadan bazı temsilciler Yunanistan'a giderek Venizelos'la görüştüler. Venizelos Meis'e herhangi bir yardım göndermeyi reddetti, temsilcilerden derhal adalarına dönmelerini, Türk idarecileri adaya yerleştirmelerini ve Meis'e Türk bayrağını çekmelerini söyledi. Venizelos'un isteğini kabul etmeyen Meisliler, diğer Yunan yetkililere baskı yaptılar. Yunanistan, bu sırada barış görüşmeleri sürdüğü için Meis'te karışıklık istemiyordu. 22 Mart'ta adaya gönderilen Yorgios Yorgantopulos kod isimli Teğmen Tiligadis, Giritli eşkıyaları adadan gitmeye ikna etti.
Meisliler, Yunanistan'dan istedikleri desteği alamayınca geçici bir ihtilal komitesi kurdular. Bu sırada Yunanistan yönetimi, önce 1 Ağustos 1913'te Sisam'dan Meis'e, adada düzen kurması için Avukat Vassilios Tzavellas'ı danışman olarak gönderdi. Bir süre sonra da Sisam'dan hareket eden bir miktar Yunan askeri Meis'te Osmanlı düzenini kurmak bahanesiyle adaya çıktı. Adadaki Türk esirler de Atina'ya götürüldü. İtalya ise Meis'teki durumu kendi çıkarlarına bir saldırı olarak gördüğünü ilan etti.
Londra Barış Görüşmeleri'nde Ege adaları meselesi hararetli tartışmalara konu oldu. 30 Mayıs 1913'te imzalanan Londra Antlaşması'nda adalar meselesi dönemin emperyalist devletlerine havale edildi. Bu devletler de 14 Şubat 1914'te Osmanlı Devleti'ne bir nota vererek, Bozcaada, Gökçeada ve Meis'i Türkiye'ye bırakırken, İtalyan işgalindeki adalar haricindekileri Yunanistan'a verdiklerini ilan ettiler. Osmanlı yönetimi, 15 Şubat 1914'te verdiği karşı notada "Osmanlı Devleti'nin Gökçeada, Bozcaada ve Meis'in iadesini senet kabul ettiğini ve diğer adalar üzerindeki haklı taleplerini sürdüreceğini" bildirdi. Yunanistan'la görüşmeler sürerken Birinci Dünya Savaşı başladığı için adalarla ilgili bir ilerleme kaydedilemedi.
MEİS TÜRKİYE'NİNDİR
31 Mayıs 1915'te Yunanistan'da seçimler yapılırken, Meis'te resmen seçim yapılmadı. Ama ada sakinleri oy kullanarak, Lazaros Stamatiadis ve Konstantinos Spiridis'i oybirliğiyle vekil seçtiler. Ancak Stamatiadis, Gökçeada temsilcisi A. Lazopoulos ve Bozcaada temsilcisi K. Sfaelos ile birlikte parlamentoya gittiklerinde, Yunan Meclisi'ne girmelerine izin verilmedi. Aslında bu davranışıyla Yunanistan, Bozcaada ve Gökçeada'yla birlikte Meis'in de Türkiye'nin olduğunu kabul ediyordu. Ancak Birinci Dünya Savaşı her şeyi değiştirecekti.
Meis Adası'nda sular bir türlü durulmamıştı. Meis'e gelen Yunanlılar ile ada halkı arasında problemler bitmedi. Meisliler, daha önce isyanda önemli rol oynayan Lakerdis'in liderliğinde Aralık 1915'te Yunan Komiseri Orologas'a karşı ayaklandılar. Yunanistan adayı işgal için bir gemi gönderirken, Meisliler Rodos'taki Fransız konsolosundan yardım istediler. Fransız Amirali Moreau, savaş sırasında Almanlar'a karşı güvenli bir liman olarak kullanmak için Aralık 1915'te adayı ele geçirdi. Yunanlılar, durumu protesto edince Fransızlar, Yunanistan dışişlerine verdikleri cevapta amaçlarının Alman denizaltılarının faaliyetlerinin engellenmesi olduğunu söyleyip, Meis'in Türkiye'ye iade edilmesi yönündeki Şubat 1914 tarihli karara atıfta bulundular. İki ülke arasındaki yazışmalarda Meis'in Osmanlı İmparatorluğu'nun ayrılmaz bir parçası olduğu ifade edildi.
Osmanlı kuvvetleri 1916 ve 1917'de adayı almaya çalışsa da başarılı olamadı. Birinci Dünya Savaşı'nın bitiminden sonra Fransızlar'ın Meis'ten ayrılması üzerine 1921'de adayı İtalyanlar işgal etti. Adanın statüsündeki son mücadelemiz Lozan'da verilecekti.
***
MEİS'IN ALTIN YILLARI
MEİS tarihteki en parlak dönemini Osmanlı hakimiyetinde yaşadı. Adada nüfus ve ekonomi 19. yüzyılın sonunda zirveye ulaştı. 20. yüzyılın başlarında Meis'in nüfusu yaklaşık 12 bin kişiydi. 1400 civarında ev olan adada, birkaç yüz kişilik bir Müslüman nüfus da mukimdi. Ada iki ve üç katlı yüksek taş konaklarla doluydu. Meisliler'in irili-ufaklı 170 gemi ve balıkçı teknesi vardı.
Aynı dönemde Meis'in yaklaşık 25 misli büyüklüğünde olan Gökçeada'da 9.207 kişi, hemen hemen Gökçeada'yla aynı büyüklükte olan İstanköy'de 14.550, Meis'in 35 misli büyüklükte olan Taşoz'da ise 14.940 kişi yaşamaktaydı. Adanın altın dönemini Osmanlı hakimiyetindeyken yaşadığını kabul eden Yunanlı Nikolaos G. Papanastasiu, Meis'in o dönemde dünyanın en yüksek nüfus yoğunluğuna sahip olduğunu söyler.
Bölgedeki önemli limanlardan biri olan Meis'teki gemiler Mısır ve Anadolu arasında ticaret yaparlardı. Gemiler Anadolu'dan kömür, palamut meşesi, ağaç kabuğu, kereste götürüp, Mısır'dan pirinç, şeker, kahve, kumaş, tiftik, iplik alırlardı. Anadolu hububatını Rodos ve Kıbrıs'a taşırlardı. Adada kömür üretiliyordu. Bu kömürler özellikle İskenderiye'de nargile için talep ediliyordu. Balıkçılık ve deniz süngeri avcılığı yapılıyordu. Ada sakinlerinin önemli bir kısmı sünger avcılığıyla iştigal ediyorlardı. 1886'da Meis'te 100 sünger işleme atölyesi vardı.
Ticaret ve denizcilikten kazanılan paralarla adada binalar, kilise, okullar, hayrathaneler inşa edilmişti. Meis'te 18. yüzyılın ortalarında yapılmış bir cami, iki büyük kilise, bir Türk ve iki Rum okulu ve bir de ihtiyar gemicilere mahsus bir hayrathane vardı.
Osmanlı hakimiyetinden çıktıktan sonra ada ekonomisi çökmeye başladı. Binlerce Meisli Avustralya, Mısır, Türkiye, Yunanistan ve ABD'ye göç etti. Adadaki evler boşaldı ve çoğu harabe hâle geldi. 1920'lerin sonlarında adanın nüfusu 3.000'e düştü. Ada 1947'de İtalyan işgalinden Yunan işgaline geçerken Meis 2.230 kişilik nüfusa sahipti. 2011'de ise adada 498 kişi yaşıyordu. 20. yüzyılın başlarında adada 3 okul, 13 öğretmen ve 837 öğrenci varken, 1970'lerde Meis'te 1 okul, 2 öğretmen 47 öğrenci kalmıştı.